TEBRİZ’İN “CENNET BAHÇESİ” HALISININ ACI KADERİ

Umut BENAM:

Arkasında harika bir hikaye bulunan Azerbaycan’ın güzel halılarından biri de hiç şüphesiz “Tebriz’in Cennet Bahçesi” veya (Krakow) halısıdır.
Safevi Hanedanı’nın başkenti Tebriz, Şah Tahmasb zamanında sanatçıların buluşma merkezlerinden biriydi. Behzad, Sultan Muhammed Tebrizi, Ağa Mirek, Şeyhzade, Mir Müsevvar, Mirza Ali, Şeyh Muhammed, Muzaffar Ali gibi sanatçıların ve çok sayıda sanatçı ve zanaatkarın bulunduğu kraliyet kütüphanesi, kitap tasarımı ve minyatürdeki patlamaya tanık oldu. Bu sanatçılar Tebriz resim ekolü oluşturmuş ve Şah Tahmasab’ın Şehname’si gibi değerli eserler yaratmışlardır. Aynı zamanda kraliyet halı dokuma atölyeleri kurularak özgün eserler dokundu. Safevi sarayının halı dokuma sanatına gösterdiği ilgi ve önem, halı dokumanın altın çağı adının bu dönemin dünyasını güzelleştirmesine neden oldu.
Kraliyet atölyesinin ressamları tarafından tasarlanıp dokunan Tebriz (Krakow) Cennet Bahçesi halısı, 33,7 x 4,10 cm boyutlarında, hayali bir bahçe, akan bir şelale ve çiçekleri gösteren metin desenli. Aslan, leopar, geyik, maymun gibi rengarenk kuş ve hayvanların bulunduğu çiçekler ve selvi ağaçları en güzel şekilde oyulmuştur. Boynuzların arasından geniş kanatlı bir Simurğ uçuyor ve tüm bu motifler metnin altın renginde özel bir parlaklıkla görülebiliyor. Halının ortasında mor renkte oval bir tang ve metnin dikey çizgisi boyunca koordineli iki tang bulunmaktadır. Üç bordürden biri daha geniş olup ortasında bir desen vardır. çiçekler ve kuşlar genellikle diğer kuşlarla birlikte oyulmuştur. Diğer iki dar kenarlı ise sarı zemin üzerine çiçek ve palmiye motifleri, koyu sarımsak zemin üzerine kuş çiçekleri ile tasarlanmıştır.
56 Türk düğümü ile Tebriz’deki Halının atkı kısmı ipekten, havı ise yünden yapılmıştır. Safevi halılarının başyapıtlarından biri haline gelmiştir.
Bu halının şaşırtıcı kaderi, en talihsizlerden biri ve kendi açısından sürdürülebilirliğin sembolü. İran-Osmanlı savaşları sırasında bu halı Osmanlıların eline geçmiş ve o dönemde Avrupa’nın bir kısmı Osmanlıların elinde olduğundan oraya gönderilmiştir. Polonya ve Osmanlı kuvvetleri arasında 1683 yılında yapılan Parkani savaşında Polonya Kralı III. Jan (Jan Sobieski) bu halıyı ele geçirerek Krakow’a (o zamanki Polonya’nın başkenti) götürmüş ve Krakow kilisesine vermiştir.
Daha sonra bu halının kilisenin mihrabının basamaklarına yayıldığı düşünülür ve halının boyutları daha büyük olduğu için bir yarısı geniş olacak şekilde iki parçaya bölünür, diğer yarısı ise kilisenin kilerine nakledilir. Daha sonra depodaki yarısı bir antikacıya satılmış ve kendisi de Jules Massey adlı bir Fransız’a satmıştır. Massey, halıyı Krakow’a Paris adlantırmış ve 1903 yılında Paris Dekoratif Sanatlar Müzesi’ne bağışlamıştır.
Polonya’nın Krakow şehrindeki kilisenin yarısı 2. Dünya Savaşı sırasında Almanlar tarafından ele geçirilmiş, savaştan sonra halıyı Polonya’ya iade ederek Krakow’daki Wawel Müzesi’nin doğu kısmında muhafaza etmiş ve ona Wawel Krakow’u ismi vermişler.
Polonya’nın kıdemli sanat uzmanı Tadeo Zamanowski, bu halıyı yalnızca Tebriz ve İran’ın değil, tüm dünyanın en seçkin dekoratif sanat eserlerinden biri olarak görüyor. Profesör Pope, Azerbaycan sanatına ilişkin analizinde, bunun dekoratif sanat tarihindeki en büyük başarılardan biri olduğunu düşünüyor.
Yıllar sonra Krakow Kraliyet Sarayı’nda müzecilik dünyasında bir yenilik yaratan bir sergi açılıyor. Bu sergide bir zamanlar birleştirilmiş, günümüzde ise iki parçaya bölünmüş ve iki müzeye ait olan çok değerli bir eser yer alıyordu. Ardından Paris’teki UNESCO Evi’nde bir sergi açılmış ve halının iki kısmı ikinci kez bir araya getirilmiştir.
Geçtiğimiz yıllarda bu halının Tebriz’de yeniden dokunmasına tanıklık etme fırsatı bulduk. Orijinal tasarımdan ilham alan ve tüm teknik hususları gözlemleyen Rahim Charkhi, onu tasarladı ve Doğu Azerbaycan Eyaleti Kültürel Miras, El Sanatları ve Turizm Örgütü’nün üretimi için uzman halı sanatcısı Ahmedlu’ya teslim etmiştir.

Social media

Bize mesaj gönder

Scroll to Top