Doç. Dr. Sönmez ABBASLI YURTTAŞ:
Otuz ikiler, Yirmi dörtler, Cavanşirler, Kabirli, Baharlı vb. kabilelerin eski çağlardan beri Karabağ’da varlığı inkar edilemez. Hatta Karabağ beylerbeyinin Kaçarlardan atanmasının aşiret reislerinin meşru protestosuna neden olduğu da biliniyor.
Mirze Adıgözel Bey Karabağname’sinde şöyle yazıyor: “Karabağ vilayetinin köy nüfusu dışında asıl halkı Cavanşir, Otuz iki ve Kabirliler’dir. Kabirliler de cennetlik hana tam bir samimiyet ve tarif edilemez bir sadakatle hizmet etti.”
Karabağ folklor metinlerinde Kabirliler’in adı sıklıkla geçmektedir. Etnografik metinlerde Kabirliler’in Hacı Bedel köyüne göç ederek buraya yerleştiği, köyün eski adının Hacı İmamhanlı olduğu, imam kelimesine göre Sovyet hükümetinin bu ismi kaldırarak köye küçük kardeşi Hacı Bedelin adını verdiği bilinmektedir. Kabirlilerin bu köye göç etmesinin temel nedeni burdakı kahriz nedeniyle bu köye uyum sağlamaları ve pamuk ekip yetiştirmeleriydi. Arazboyu yukarıya çıkan 225 ailenin, oradaki su çamurlu olduğu için o sudan içemediği ve köye dönüp buraya yerleştiği söyleniyor. Kabirliler’in otlaklarının Göyçe ilçesi yakınındaki Sarıyer’de olduğu ve mezarlıklarının da burada olduğu etnografik metinlerden bilinmektedir.
Metinlerde Kabirliler’in dört aşiret (Urbabalı, Arihmammadli, Gerbend, Kızıllı) ve kırk kabileden oluştuğu ve Azerbaycan’da yaşayan Kabirliler’in tamamının bu dört aşiretden biri olduğu belirtilmektedir. Kurdemir’in Salmanbeyli, Tazakend, Parioğulları, Ranjbarlar, Husulun Yarısı, Hacı Bedelli, Karabucag köylerinin Kabirli köyleri olduğu söyleniyor.
Aşiretle ilgili bilgilerde Kabirliler’in ünlü büyükleri Hacı Abbasoğlu Hüseynali (Gerbend), Şukur Kuşi, Kalbayi Hamiz (Kızllı) vb. isimleri geçer.
Kabirliler’le ilgili metinlerde onların patava adı verilen kilimden yapılmış diz boyu çizmeler giydikleri ve bu nedenle onlara “patavalı kabirri” adı verildiği bilinmektedir. Patavanın altına, onu daha
kalın hale getirmek için kauçuk ve deriden bir yama uygulanıyordı.
Bu kabilenin adıyla ilgili fkra metinlerinden birinde, göçebe bir kabile olan Kabirliler’in Ağcabedi’nin Galayçılar köyünden geçerken, bir Kabirli’nin birkaç kadının ve bir erkeğin ellerinde ve kafasında parlayan bir şey gördüğü ve bir erkeğin ise kalaylatdırıp elinde bir bembeyaz tepsi getirdiği bilinmektedir. Bunları gören ve olanları öğrenen Kabirli, heyecanlanarak elbiselerini kalaylamayı düşünüyor ve bunun sonucunda kahkahalara hedef oluyor. Usta ne kadar “ben tamir etmiyorum” derse de inadından vazgeçmiyor ve “Benim param para değil mi?” diyor. İki kere dersen iki kere veririm, üç kere dersen üç kere veririm. Sadece çomağımı kalayla,” diye ısrar ediyor. Usta burada çomak değil bakır kalaylandığını söylese de Kabirli yine de ısrarla: “Ah, senin için ne fark eder, çömbak ya da bakır. Al, benim çombakımı kalayla” diyor.
Kabirlilerin ismiyle ilgili bir başka komik örnek ise, Kabirli’nin karısının elini direğin diğer tarafına koyup torbadan un almaya çalıştığında direğin kollarının arasında kaldığını gösteriyor. Avucunda un elini çıkaramayan kadın paniğe kapıldığında, çıkış yolunun aksakalı çağırmak olduğunu anlarlar. Olay yerine gelen aksakal, direği keserek çıkış yolunu görüyor. Direği kesip kadının elini çekince aksakal ağlamaya başlıyor. Neden ağladığı sorulduğunda aksakal, “Ona ağlıyorum ki, ben öldükten sonra siz ne yapacaksınız?” cevabını veriyor.
İnce mizahı çağrıştıran benzer bir motifin Molla Nasreddin’in fıkralarında da bulunduğunu belirtmek gerekir. Fıkrada, Molla’nın saf komşularının ineği, su içmek için başını sürahiye sokar ve bir daha çıkaramaz. Molla’nın yanına gelip yol göstermesini istediklerinde Molla, ineğin kafasının kesilmesini tavsiye eder. İneğin kafasını kesiyor ama kavanozdan çıkaramıyorlar ve bu sefer Molla’ya döndüklerinde o: “Size ne zamana kadar yol göstereceğim? Gidin, kavanozu kırın”, diye yanıtlıyor.