İlgar MÜEZZİNZADE:
Dört mevsim savuşur, dört gündür. İlk Sezon İngiltere.
Hava Londra kadar sislidir. Bu havada, ağaçlar arasındakı kamyonlar iyi seçilemez. Ormanın son ağaçlarını kesiyorlar. Dört gün önceden burada birçok kamyon duruyor. Üst üste yığılmış Bulutlar pamuk parçası gibidir. Pamuklar baş kesmeye gelmiş, yumuşak gelmiş, onlar ağır gelmişler.
Öğle vakti. sis çöküb, orman duman içinde kaybolmuş. Sisler arkasından Güneşin ışınları parlıyor. Hatem ormanının buğusunda, ağaçlar tekerlekli sandalyede satılan pancar gibi Buharlaşır. Sis yavaş yavaş ormanın tepesinden kaybolur. Güneşin son kırmızı ışınlarının altında, ağaçların uçları, mor kırmızı boyaya serpilmiş gibidir. Sessiz küçük vadide, yuvanın içindeki civcivler birbirlerinin gözlerine bakakalmışlardı.
Dört mevsim savuşur, dört gündür. İkinci Sezon Sovyet.
Moskova’daki Kremlin Sarayı’nın gözetleme kulesinden bakar gibi kamyonlarla ağaçları izliyorum. Köyümüzün yanındaki tepe, gizli Karargahımızdır. Dedemin Moskova’dan getirdiği Kamera ile, yıllardır evlerin içinde saçlarını tarayan kızları bile görme zevkini hiçbirşeyle asla değişmem. Bugün her şey biraz farklı. Bütün ağaçlar yok oluyor. Yapraklı ağaçlık benimle Lale’nin gizli sığınağımdır. Baltanın sesi bir ağaçkakanın yavaşlandırılmış sesi gibi tekrarlanır; Ses Bir an pürüzlü, öbür an ince. Yere düşen ağacın bağırtısı, kargaları gökyüzünde daha da şaşırtıyor. Kargalar düğünleri dağıtılmış evsahipleri gibi, konukları bir araya toplamaya çalışırken göyün dörd bir yanında kanatlanıyor. Hardasa bir taaziyeye bakanlar gibi perişan ora bura uçur zarıltiyorlardı. Bir çeşit Taaziye seyircileri gibiidiler. Belki de hiçbir şey düşünemiyorlardı. fırlanır; gagalıyor, adak bağliyor yapraklara. Kargalara bir mektup yazmak istiyorum.
Dört mevsim savuşur, dört gündür. Üçüncü Sezon Çin.
ortalık Pekin gibi ve hava Çin’in Sincan eyaleti kadar yıkıcı ve acıdır. Yüzlerce işçi ağaçları kamyonlara sarı taşımaktadır. Bir baltacı sigarasından derin nefes alıyor. Baltayı omuzuna atıp, elində torba, kurbağa gölünün böyründən savuşub; sonuncu ağaça yaklaşır. Uzun bıyıklı bir adam küçük bir dereye iniyor. Çantayı yere koyup içinden başka bir balta alır. Çantanın üzerine Çin alfabeti ile nese yazılmış. Çin markalı bir balta olmalı. Güp güp sesi ormanın genişliyinde kaybolur. Öğle yemeğinden önce, Orman olarak adlanan yer, şimdi askerliye gitmeye mecbur bir genç gibi, saçları traşlanıp dazlak bir abtala benziyordu artık.
Son ağaç zarıltıyla yere yıkıldı. Yuvadaki civcivler hala birbirlerinin kollarını kucaklayarak gözlerini sessizce kapattılar.
Dört mevsim savuşur, dört gündür. Dördüncü Sezon Amerika: Hava Florida kadar fırtınalı. Yağmur şıdırğı yağıyor. Tepenin üstüne çırpılan dolularla yağmurun büyük damcıları sel olub dağın oluklarından köye sarı akışmakta. kulübemin içi de su ile dolmaktadır. Ocağın çevresinde çay demleyıp kızınan sürücülerin alışdırdığı od sönmüş, Ağaçlar kamyonlara yüklenmiştir.
Amerikanın Mak adlı kamyonları önüne uzatılmış ağaçlardan biraz aralı, tüyleri islanmış kargalar elektrik kabeli üstünde kaç yüz metir uzunlukta sırayla oturmuşlardı. Akşam olmuşdu. Yavaşça soğuk her yanı sarırdı. Soğudukça kargalar birbirine yaklaşır. Uzaktan, ard arda düzülmüş kara büyük top güllesile siyah taşlar gibi
gözükseydiler de şimdi tellerin üstünde uyumuş up- uzun bir yılana dönüşüyorlardı. kabelin üzerinde kuruyub kalmışlardı. İşçiler arabalarının yanında doğranmış ağaçları üst üste toplayıb kamyonlara sarı gitmekte idiler.
Kargalar inip yol kenarına gelmişlerdi. Binlerce karga yol kenarındaki demir bariyerin altında oturub. Gövdesi kaybolmuş Şehidi mezarına eşlik eden bir topluluk olarak, yolun her iki tarafındaydılar. Ağaçların üstündeki yuvalar yağmurda yüzüyordu. Kamyonlar kargaların evlerini taşıyacak. karğalar evlerinin arkası süre yolun sonsuzluğuna kadar uçamayacak. Suyun üzürinde iki tane yumurta gidiyor.
Ne Hatem ne de Lale hiç birinin hiç bir şeyden haberi yok. Hatemin Artık ormanı bozulmakta ve benimle Lalenin buluşma yerimiz yağmalanıyor.
küçük penceremin yanında bir karga oturub. Bir mektup yazmak istiyorum. Hatemin ölümü, belki de Hatemin bir zaman dönüşünden. Ormanın saçı traşlanıp deye, Hatemin askerliye gitmesinden, Hatemin bir gün geri dönmesinden belki, Hatemin askerlikte kâğıt olub, kibrit çöpü olmasından. Onun mebel olması, belki de merdivan olmasından ve Laleye ki başka bir meşelik sevişmeyimiz için bulmalıyık. Ama bu mektubu gönderenin Ünvanı, dörd gün önceki ünvanla biraz farklı olmalı. Dörd gün öncə köyün girşinde «Hatem Meşesi» yazılmış tablo üzerinə, «Dalaz Hateme…beş kilometre» yazılmak lazım.
Güney Azərbaycanının Xiyov şehirində, Eher caddesinin otuz kilometirliyinde yerleşmiş büyük ve güzel bir meşelik. Hatem Bey iki yüz yıl önce Erdebil vilayetinde tanınmış bir varlı, güçlü ve kuvvetli bir bey imiş derler.