Dr. Serap ASLAN COBUTOĞLU:
Iğdır’ın Aralık ilçesinde 15 Mayıs 1961’de Muhterem Hanım ile Kahraman Bey’in çocuğu olarak dünyaya geldi. Güvenilir, sözüne sadık, çevresinde sevilip sayılan bir babanın oğlu olan Keskin’in dedesi, doğduğu yerlerin türkü, şarkı, masallarını ve hikâyelerini anlatan önemli bir anlatıcı idi. Keskin’in kardeşleri yörede tanınan ozanlar arasında olmakla birlikte büyük amcası Famil Filiz de Iğdır yöresinde bilinen, sevilen, hoşsohbet, nüktedan bir ozandır.
İlkokulu Aralık İlkokulu’nda ve ortaokul ile liseyi nu İzmir’de tamamladı. Çocukluğunda konservatuvar okumak isteyen Keskin, Muğla İşletme Yüksek Okulu’nu yarıda bırakarak çeşitli işletmelerde yöneticilik yaptı ve Manisa’da ticaretle uğraştı. 1978 yılının Aralık ayında bir eylemden dolayı tutuklandı ve 1979 yılının Mayıs ayı sonunda bırakıldı. Gençlik yıllarında aralıklarla üç gün, beş gün, on gün tutukluluk halleri oldu. Keskin’in iki evlilikten iki çocuğu var.
1982’de Körfez Dergisi ve 1989’a kadar Broy Dergisi ekibi içinde yer aldı. 1990’da Piya Yayınları’nın kurucuları arasında, 1990’dan 2004’e kadar Ütopiya ve Kunduz Düşleri adlı dergileri çıkaran ekibin içinde yer aldı. Günlük olarak yayınlanan Sol Gazete’de bir yıl kültür/politika ilişkileri üstünden yazılar yazdı. 1988’de aralarında Veysel Çolak, Seyit Nezir (Muammer Akça), Metin Cengiz, Hüseyin Haydar’ın da bulunduğu isimlerle birlikte “Yeni insanı, bireyi merkeze alan, insanı önceleyen bir şiirden, ulusal, yerli bir şiirden, kapitalizme karşı bir şiirden, barışı önceleyen, dilin yeni yorumlanmasından, şiirin evrenselliğinden, şiirin bir yapı, biçim ve biçem sorunu olduğundan söz eden” ve Türk şiirine yeni olanaklar sunan Yeni Bütüncü Şiirin Manifestosu’nu yayımladı.
1991’de “Farklı pratiklerin bileşenlerinin sisteme karşı bir duruş olması umudunu taşıyan, her gün her yerde örgütlenen egemenlikçi kavrama biçimlerinin bütününe bir karşı duruş” olması görüşünden hareketle Sanat Hareketi Düşüncesi (SHD) metnini sanatın farklı disiplinlerinden “yirmi bir” arkadaşı ile birlikte yayımladı. 2004 yılında Dikili Emek Şenlikleri’nin organizasyonunu üstlendi ve gerçekleştirdi. 2006’dan beri Salihli’de yapılmakta olan Salihli Şiir İkindileri’nin editörlüğünü üstlendi. Bir süre İzmir Balçova Belediyesi Sanat ve Kültür Koordinasyonu’nu yürüttü. Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS), Edebiyatçılar Derneği, Dil Derneği ve Uluslararası Yazarlar Birliği PEN Türkiye üyesidir. Tuğrul Keskin, şiirlerinde Azer Tuğrul Keskin, A. Tuğrul Keskin imzalarını kullandı. Şiir kitaplarının yanı sıra şairin kendi sesinden Eski’ten adlı bir şiir albümü ve Murat Mengirkaon tarafından şiirlerinden bestelenerek yapılmış bir müzik albümü bulunmaktadır.
Doğup büyüdüğü Aralık ve Iğdır’da ozanlar arasında yetişen Keskin, şiir yazmaya 1980 öncesinde başladı, ancak yoğun olarak şiirle uğraşması 1981 sonrasına denk geldi. Kendi ifadesiyle Aralık ilçesinde “aralıkta bir hayat” yaşayan Keskin’in, şiir serüveni de çocuklukla büyüklük, düşle gerçek aralığında geçti. İlk şiirlerini Yaba ve Yeni Olgu dergilerinde yayımladı. Sonraki yıllarda yazı ve şiirleri Türkiye Yazıları, Dönemeç, Ortaklaşa, Yamaç, Yarın, E, Yeni Biçem, Edebiyat ve Eleştiri, Papirüs, Ötekisiz, Kum, Düşe-Yazma, Agora, Ünlem, Gediz, Dize, Üç Nokta, Yasak meyve, Deniz Suyu Kâsesi, Deliler Teknesi, Mühür, Sincan İstasyonu, Varlık gibi dergilerde yayımlandı.
İlk şiir kitabı 1985’te Bir Suyun Kıyısında adıyla yayımlandı. 1980 öncesindeki duyarlılık ile 1985’e kadar geçen zaman içindeki dünyayı algılama biçimine karşılık gelen bu şiirleri Keskin, 1980 sonrası kaçışların, yok oluşların, soruların, ünlemlerin şiiri olarak tanımladı. Bu kitabı 1988’de Kırılan Kar Sesi izledi. Kırılan Kar Sesi’nde de yer yer ilk şiir kitabındaki izlekler devam etti. Bu şiirlerde kaybolan, ölen arkadaşlar, intihar, aşksızlık, hızla yitip giden çocukluk, gençlik, durmadan kaybeden, asla kazanamayan insanların iç bunaltan burukluğu, ölüm duygusu gibi temalar dikkat çekti. Şairin kendisi de “biraz ürkek, çokça kederli” diye nitelediği bu dönem şiirlerini, genç bir adamın şiirlerinden ziyade orta yaşını geçmiş bir adamın şiirlerine yakın buldu.
İlk iki kitabın ardından 1990’da tarihteki ilk materyalist isyan olarak nitelendirdiği Babek’in hikâyesini şiir düzleminde anlattığı Babek’i yayımladı. Bu anlatımda şaire çocukluğunda çevresinden ve ailesinden dinlediği destandan aklında kalanlar eşlik etti. Ardından 1994’te Tacir ve Cinayet, 1999’da İpekler Çoğaltmaya, 2004’te Zifir, aynı yıl Solgun, 2005’te Eski’ten, yine 2005’te Babek Bir İsyan ve 2009’da Kanda’har yayımlandı. Solgun, Bir Suyun Kıyısında ile Kırılan Kar Sesi adlı kitapların, Eski’ten, İpekler Çoğaltmaya ile Tacir ve Cinayet adlı kitapların birleştirilerek yeniden düzenlenmesi ile oluşturuldu. Babek Bir İsyan ise Babek’in bilgi ve şiir anlamında genişletilmiş yeni baskısı olarak hazırlandı. 2013’te seçilmiş şiirlerinden oluşan Soğuk Yara’yı yayımlayan Keskin’in, 2014’te Zito i Epanastasis ve son olarak 2018’de Kavil adlı şiir kitapları yayımlandı.
Deneme türündeki ilk eserini ise Sussam Gönül Razı Değil adıyla 2019’da yayımladı. Keskin, 1990’da Dokuz Eylül Şiir Ödülü’ne, Zifir adlı şiir kitabı ile Yunus Nadi Şiir Ödülü’ne, yine 2004’te Dionysos Şiir Ödülü’ne, Kanda’har ile 2008’de TTB Behçet Aysan Şiir Ödülü’ne ve 2014’te Zito i Epanastasis ile Datça Edebiyat Günleri Onur Ödülü’ne layık görüldü.
Kültür ve sanat dünyasının önemli isimleriyle dostluklar kurdu. Bunlar arasında Behçet Aysan, Cemal Süreya, Can Yücel, Adnan Yücel, Adnan Satıcı, Adnan Azar, Cevat Çapan, Ataol Behramoğlu, Nihat Behram, Sunay Akın, Metin Uca, Ünal Ersözlü, Veysel Çolak, Ahmet Telli, Nevzat Çelik, Namık Kuyumcu, Mehmet Çetin, Önder Kızılkaya, Burhan Özkan, Haydar Ergülen, Hüseyin Yurttaş, Hidayet Karakuş, Cenk Gündoğdu, Adnan Gül, Baki Ayhan gibi isimleri saymak mümkündür.
Şiiri yeni bir dil yaratma çabası olarak gören Keskin, şiirlerinde duru bir dil kullandı. Şiirlerini kendi yaşantılarından da yola çıkarak birey-toplum çizgisinde kurdu. Şiirinin gelenekten el aldığını belirten Keskin, kendi şiirini, yaşadığımız coğrafyanın acısı ve kederiyle olan iç içeliğine gönderme yaparak, rengi kızıldan griye doğru açılan renklerin bütünü olarak gördü. Dili bir şairin ana yurdu olarak gören şair, şiirine Azeri Türkçesinden de sözcükler taşıdı. “sözcük emekçisi” olarak nitelenen Keskin, şiirlerinde kelimelerin çağrışım zenginliğinden yararlandı. Şiirin malzemesinin bütün sözcükler olduğunu dile getirirken ay, gece, yakamoz, keder, mehtap gibi şiirsel çağrışımı olan kelimeleri sakıncalı buldu. Şairce davranıştan hoşlanmayan Keskin, şiiri, şiirsel çağrışımı zayıf sözcüklerle kurmak gerektiğini düşündü. Şiirlerinde genel olarak beyitler, üçlükler, dörtlükler ve daha çok mısralardan oluşan yapılar kullandı. İkinci Yeni Şiiri’nde karşılaştığımız gramer dışı uygulamalara başvurdu, bazı şiirlerinde yazım ve noktalama kurallarına uymadı. Serbest şiirin olanaklarından geniş ölçüde yararlandı. Şair, seste ve biçimde yeni arayışlara yöneldi. Şiirlerinde form ve içerik, birbiriyle örtüşür biçimde tezahür etti.
Şiirle çoğalan, güçlenen, sonsuzlaşan bir şair olma yolunda ilerlerken kendisini hep bir şeylerin içinde; “bir kentin, aşkların, dostlukların, iyi insanın, büyük suların..” peşinde buldu. Şiiri serüven olarak gördü ve şiirlerinde aşkların, dostlukların, acıların, büyük suların uzun serüvenlerini geçmiş, an ve gelecek düzleminde anlattı.