Rukiye Keştar:
Hoy, Güney Azerbaycan’ın en eski ve en olaylı şehirlerinden biridir ve stratejik konumu nedeniyle her zaman çeşitli hükümetlerin dikkatini çekmiştir. Antik dönemde, Hoy her zaman olduğu gibi Azerbaycan topraklarının bir parçasıydı. Medlerden önce, bugünkü Hoy şehri, antik Sangibuto bölgesinin ve Urartu topraklarının bir parçasıydı.
Hoy’daki Tuzdağı alanı, 16 hektardan fazla genişliğiyle, Urmiye Gölü’nün kuzeyindeki en büyük yerleşim alanlarından biridir ve Tunç Çağı’na ait olup Neolitik, Bakır ve Taş Çağı ile Demir Çağı dönemlerine ait kültürel kalıntılar barındırmaktadır. Bu alan, İran platosunu Anadolu’ya bağlayan yollar üzerinde ve Büyük Horasan Yolu’ndan (İpek Yolu) türeyen önemli bir ticaret yolu üzerinde bulunduğu için ticari ve kültürel değişimler açısından önemli bir konuma sahip olmuştur. Bu arkeolojik alanların varlığı, Hoy’un milattan önceki binyıllardaki eski kökenini ve tarihini göstermektedir.
Hoy, binlerce yıllık geçmişi ve İpek Yolu üzerinde bulunmasıyla, inişli çıkışlı bir tarihe sahiptir ve yüzyıllar boyunca siyasi savaşlar ve yerel hükümdarların çekişmeleri ile karşı karşıya kalmıştır. Tarih boyunca 22 kez el değiştirmiştir. Geçmişte önemli ticaret merkezlerinden biri olmuş ve birçok kez depremler sonucu tamamen yıkılmıştır.
Safevi İmratorluğunun üç önemli şehrinden biri olmuş ve Hoy, Salmas, Urmiye ve Uşneviye şehirlerini kapsayan geniş bölgeler “Hoy” olarak adlandırılmıştır. Hoy, İran’ın kuzeybatısındaki (Güney Azerbaycan) en eski medeniyet merkezlerinden biridir ve tarihi çarşısı, İslami dönemdeki şehirleşme ve kent kültürünün zirvesini temsil eder.
Hoy, Azerbaycan’ın yanı sıra Türkiye, Türk dünyası ve Türk Alevi Kızılbaş inancı tarihinde de istisnai bir öneme sahiptir. Türkiye’deki Türk halkının milli kimliğinin oluşumunda damgasını vurmuş birçok tarihi düşünsel ve kültürel hareket, doğrudan Hoy şehri ile bağlantılıdır. Bu şehir, Bizans’a saldırmak ve Anadolu’yu fethetmek için Türk ordularının üssü olmuştur. 1071 yılında Alparslan, Bizans-Roma’ya saldırmak için Türk askerlerini toplama merkezi olarak Hoy’u belirlemişti. Bektaşi tarikatının kurucusu “Abdal Musa” ve Anadolu’daki “Ahilik” akımının banisi “Ahi Evren”, her ikisi de Hoy şehrinden çıkmıştır. Türkiye’nin halk şairi ve milli kahramanı “Pir Sultan Abdal” ve 15. yüzyıl şairlerinden “Cihanşah Karakoyunlu” da rivayete göre Hoyludur. “Şems-i Tebrizi”nin mezarının da rivayete göre Hoy’da olduğu söylenir. Azerbaycan Türkçesi lügatçiliği tarihinde, ilk manzum sözlük olan “Tuhfe-i Hüsam”, “Hüsam Hoyi” tarafından yazılmıştır.
Bugün bile Hoy ve çevresinde, eski Türk inançları, Türk yaşam tarzı özellikleri ve tasavvuf gelenekleri mevcut olup, birçok sufiye ait türbeler ve mezarlar bulunmaktadır. Bunlar arasında “Baba Daş Attı” mahallesindeki “Şehaneg”, “Elend”deki “Babanur”, “Sökmenabad”daki “Çangil Baba”, “Dize Diz”deki “Erenler Ocağı”, Hoy’daki “Kadı Mahallesi”, “Kermadere” köyündeki “Kor Baba Ocağı”, “Kermadere” ve “Mamişhan” köyleri arasında bir dağın tepesindeki “Pir Qanbar Ocağı”, “Pirkendi” köyü, “Pir Musa” köyü, Kazi mahallesindeki “Pir Veli” türbesi, “Dize Diz”deki “Sufi Ocağı”, “Tahta Körpu” mahallesindeki “Ulaş Baba” ve diğerleri bulunmaktadır.
Özellikle belirtmek gerekir ki, Hoy’dan göç eden veya bir süre orada ikamet ettikten sonra diğer şehirlere yerleşen alimler, İslam tarihi, kültürü ve düşüncesinde olağanüstü bir rol oynamışlardır. Bu açıdan bakıldığında Hoy, ister Azerbaycan coğrafyasında, ister Anadolu’da, hatta Irak, Suriye ve Mısır’da, bilim, düşünce ve kültür alanlarında, yüzyıllar boyunca Türk-İslam dünyasının seçkin şehirlerinden biri olarak adını duyurmuştur.
Hoy, böylesine değerli tarihi, kültürel, ekonomik ve dini bir geçmişe sahip bir şehir olarak, yüzyıllar boyunca din, bilim, edebiyat, sanayi ve sanat alanlarında değerli ve üst düzey yeteneklerin ortaya çıktığı ve onlarca bilim adamı, edebiyatçı, sanatçı ve zanaatkarın kaynağı olmuştur. Günümüzde, birçok kültürel, tarihi ve ekonomik potansiyeline rağmen, ve çeşitli bilimsel, kültürel ve sanatsal alanlarda birçok ünlü şahsiyetin doğup büyüdüğü ve mezarı olan bir yer olmasına rağmen, gerektiği gibi tanıtılmamıştır.