Mehmet Gökhan ÖZÇUBUKÇU, UDİAD Başkan Yardımcısı:
Azerbaycan ile Ermenistan arasında 1990’lardan beri süregelen Karabağ sorunu, 27 Eylül 2020’de yaşanan 44 günlük Karabağ Savaşı ile son buldu ve bölge Ermeni işgalinden kurtuldu. Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin’in barış girişimiyle Karabağ bölgesindeki savaşa ve askeri çatışmalara son verilmesi amacıyla, 10 Kasım 2020’de Moskova’da Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Ermenistan Cumhuriyeti Başbakanı Nikol Paşinyan arasında bir ateşkes anlaşması imzalandı.
Bugün gelinen noktada, Azerbaycan ile Ermenistan arasında 2020’den bu yana birçok barış görüşmesi yapıldı. Azerbaycan ve Ermenistan, Birleşmiş Milletler Şartı ve 1991 Alma-Ata Deklarasyonu’na bağlılıklarını belirttiler. Erivan, Bakü’nün toprak bütünlüğünü de kabul etti. Tüm bu süreçler, Azerbaycan-Ermenistan ve Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi olarak görülürken, Batı’nın, özellikle ABD ve Fransa’nın Güney Kafkasya’da nüfuzunu artırma çabaları ve Ermenistan’ı sürekli silahlandırma girişimleri, bölgede nihai barışın sağlanmasını her geçen gün geciktirmektedir.
ABD’nin Güney Kafkasya Politikaları
İkinci Karabağ Savaşı’nın Azerbaycan’ın zaferiyle sonuçlanmasının ardından, otuz yıldır Ermenistan işgali altında olan Karabağ topraklarının kurtarılmasıyla bölgede normalleşme süreci başladı. Bu kapsamda Türkiye, Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki barış ve normalleşme görüşmeleri devam ediyor.
Türkiye’nin dış politikasının en önem verdiği bölgelerden biri de Güney Kafkasya’dır. Bu nedenle, bölgede barış ve istikrarın sağlanması adına politikalar yürütmektedir. Bu bağlamda Karabağ Zaferi’nin bir dönüm noktası olduğunu ve yeni fırsat pencereleri açtığını görmekteyiz. Karabağ’ın işgal altındaki bölgelerinin kurtarılması, Azerbaycan’ın bağımsızlık tarihindeki en önemli olaylardan biri olarak değerlendirilmektedir.
Karabağ Zaferi’nin ardından, özellikle Türkiye ve Azerbaycan, Güney Kafkasya’ya barış getirmek amacıyla Ermenistan ile ilişkilerini barışçıl diplomasi yoluyla sürdürürken, Avrupa Birliği ülkeleri de bölgedeki nüfuzlarını artırmaya devam ediyor. Bu bağlamda, 15 Temmuz 2024’te gerçekleştirilen Amerikan-Ermeni tatbikatı “Eagle Partner 2024” dikkat çekmektedir. Tatbikatın amacının Ermenistan’ı ikili barışı koruma operasyonlarına hazırlamak olduğu belirtilmiştir. Ancak, Ermenistan’ın Azerbaycan ile barıştan yana olduğunu ifade etmesine rağmen, bölge dışındaki Fransa’yı müzakerelere dahil etme isteği, kalıcı barışın tesisini baltalayan bir nedendir. Fransa, bölge dışındaki bir ülke olmasına rağmen, Ermenistan’ı silahlandırma çabaları ve bölge politikalarına müdahaleleriyle Güney Kafkasya’daki krizin devam etmesine yol açmaktadır.
Zengezur Koridoru ve Bölgesel Dinamikler
Azerbaycan ile Ermenistan arasında nihai barış için atılması gereken önemli adımlardan biri de Nahçıvan ile Azerbaycan arasında kesintisiz bağlantıyı sağlayacak olan Zengezur Koridoru’dur. Ermenistan, bazı uluslararası güçlerin desteğiyle 2020’den bu yana koridorun açılmasına şiddetle karşı çıkıyor ve bu tutumundan henüz vazgeçmiş değil. Ermenistan’ın Zengezur Koridoru’nun açılmasına karşı olması, Bakü ve Erivan yönetimi arasında yakın olan barış potansiyelini daha da geciktiriyor. Ermenistan, Batılı güçlerin desteğiyle açılacak koridorun güvenliğini kendisinin sağlayacağını iddia etmektedir. Bu konuda Ermenistan’a en büyük destek son dönemde ABD’den geldi. Rusya’nın Güney Kafkasya’daki nüfuzunu kırmaya çalışan ABD’nin, Ermenistan üzerinden Zengezur Koridoru’nda etkin hareket etmeye çalıştığı ve jeostratejik açıdan Orta Asya’ya ulaşmayı hedeflediği açıktır.
Güney Kafkasya’da Beklenen İstikrar
Güney Kafkasya’da Karabağ Zaferi ile beklenen güven ortamı gelişiyor derken, bu kez de Gürcistan’da 26 Ekim tarihinde yapılan parlamento seçimleriyle bölgede gerilim artmış durumdadır. Batı’nın Avrupa Birliği kartı ve seçim sonucunda ortaya çıkan kaos ortamı her geçen gün büyümektedir. Gürcistan, hem Türkiye’nin jeopolitiği hem de Güney Kafkasya açısından önemli bir ülkedir. Tarih boyunca jeopolitik ve stratejik öneme sahip olan, petrol ve doğal gaz gibi enerji kaynaklarının geçiş güzergahında yer alan bu coğrafyanın, bugün Doğu ile Batı arasında nasıl bir mücadele alanına dönüştüğüne şahit olmaktayız.
İkinci Karabağ Savaşı sonrasında ve özellikle Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başlamasıyla gündeme gelen enerji koridoru meselesi, Kafkasya bölgesi için büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda, İran’ın da dahil olduğu 3+3 formatı çerçevesinde, Güney Kafkasya’da barış, huzur ve istikrarın sağlanması kuvvetle muhtemeldir. Türkiye, Azerbaycan, Rusya, İran, Ermenistan ve Gürcistan’ın aralarında bulunduğu bölge ülkeleri, Türkiye ve Azerbaycan’ın teklifiyle Güney Kafkasya’da barış ve istikrarın tesisi için dış aktörler olmaksızın kendi aralarında 3+3 formatını oluşturmuşlardır.
Güney Kafkasya’da kalıcı bir barışın sağlanması ve bölgeye istikrarın gelmesi adına, ilerleyen günlerde taraf ülkeler ile yapılacak görüşmeler büyük önem taşımaktadır. Azerbaycan ile Ermenistan arasında bir barış anlaşmasının imzalanması ve Türkiye ile Ermenistan arasında normalleşmenin hayata geçmesi, Güney Kafkasya’da kalıcı barış ve istikrarı sağlayacak önemli adımlar olarak görülmektedir.
Bakü yönetiminin sürekli dile getirdiği gibi, “sorunun çözümü Batı’da değil, bölgede” aranmaktadır. Bu nedenle, bölge dışı ülkelerin müdahalesi olmadan, bölge ülkelerinin çözüm odaklı hareket etmesi gerekmektedir. Bakü’nün ifade ettiği gibi, “bölgedeki politikaların, adalet, karşılıklı toprak bütünlüğü ve egemenlik tanıma temelinde” ilerlemesi elzemdir. Azerbaycan ile Ermenistan arasında sağlanacak kalıcı bir barış, bunun yanında Türkiye ile Ermenistan ilişkilerinin de iyileştirilmesi, Güney Kafkasya’da barış ve istikrarın önünü açacaktır.