AZERBAYCAN ŞİİRİNDE MUHAMMED FUZULİ’NİN İMGESİ

Dr. Alimuhtar MUHTAROV :


Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev’in büyük Azerbaycan şairi Muhammed Fuzuli’nin 530. doğum yıl dönümünün kutlanması ile ilgili imzaladığı Kararname’den: 

“…Fuzuli’nin yıl dönümünün UNESCO tarafından kabul edilmiş kararla uluslararası düzeyde layıkıyla kutlanması, milli kültürel değerlerin korunmasına her zaman özel önem veren ve özen gösteren Ulusal Lider Haydar Aliyev’in adıyla ilişkilidir. Ölümsüz şairin 500. yıl dönümü, bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti’nde düzenlenen ilk dünya çapındaki muhteşem kültür ve sanat bayramı olmuştur.” 

Önde gelen Azerbaycan edebiyatçısı Salman Mümtaz, büyük Azerbaycan şairi Nizami Gencevi’den bahsederken, onu “Dahilik rütbesini almış Nizami gibi bir nadire-i dehr” olarak adlandırırdı. Bu bağlamda akademisyen
Rafael Hüseynov’un Nizami Gencevi’nin dahiliğiyle ilgili söylediği düşünceler de Salman Mümtaz’ın tezini destekler: 

“Nizami Gencevi dahidir, ölümsüzdür, ebediyen yaşayacaktır! Bu, Sayın Cumhurbaşkanının Kararnamesinde de ifade edilmiştir. Bunu siz de söylüyorsunuz, ben de söylüyorum, en büyük bilim insanları da söylüyor, sıradan insanlar da söylüyor. Bu sözün kimin tarafından söylendiğine bağlı olarak ağırlığı artıyor. Nizami’yi daha derinden hisseden, daha derinden anlayan ve onun derinliklerine nüfuz etme yeteneğine sahip olan biri ‘Nizami dahidir’ diyorsa, bu, onun Nizami Gencevi’nin dahiliğini daha geniş bir perspektiften görebildiğini gösterir.” 

Büyük Azerbaycan şairi Muhammed Fuzuli de ustad olarak kabul ettiği Nizami Gencevi’yi derinlemesine hisseden ve onu manevi bir rehber olarak gören bahtiyarlardan biridir. Sonuç olarak, Azerbaycan edebiyatı tarihinin benzersiz ve ebedi bir sembolü şekillenmiştir: Usta da, öğrenci de dahilik mertebesindedir! (Ə.M.). 

Muhammed Fuzuli’nin Nizami Gencevi’yi ustad olarak kabul etmesinin ilk izlerini “Leyli ve Mecnun” mesnevisinde görmekteyiz. Bilindiği üzere, Rum zarifleri Muhammed Fuzuli’den “Leyli ve Mecnun” mesnevisini yazmasını istediklerinde, şair Nizami Gencevi’yi kastederek ustadını şu şekilde anar: 

Billah ki nə xoş demiş Nizami

Bu babdə xətm edib kəlamı.

Bir iş ki qılır şikayət ustad,

Şagirdə olur rücui bidad. Görüldüğü gibi Muhammed Fuzuli, Essar Tebrizi gibi Nizami Gencevi imgesini överken ona “ustad” diyerek saygı göstermektedir. Muhammed Fuzuli’nin şiirinin her bir beytinde, sanatsal nesnenin ağırlığı, şiir sanatının gereklilikleri çerçevesinde güçlü bir şekilde hissedilmektedir. Şairin Nizami Gencevi’ye olan yaklaşımı çok yönlüdür. Muhammed Fuzuli, Nizami Gencevi’nin şahsiyetini değerlendirir, onun cömertliğini ve olgunluğunu takdir eder, aynı zamanda onun üzerindeki etkisini kabul eder. Bu itiraf, şiirlerinde oldukça samimi bir şekilde sunulur. Muhammed Fuzuli gibi bir alimin, kendisini Nizami Gencevi’nin öğrencisi olarak görmesi, edebiyat tarihimizde büyük mütefekkirimize verilen en yüksek değerlerden biri olabilir. 

Hatta 20. yüzyıl Azerbaycan edebiyatının önde gelen temsilcilerinden Refik Zeka Handan, Muhammed Fuzuli’nin Nizami Gencevi’yi ustad olarak kabul etmesini, Türk dünyasının bu iki büyük mütefekkirinin milli aidiyet bağlamıyla ilişkilendirir. Bu durum oldukça doğal ve etkileyicidir: 

O bizimdir, biz onun, yadlar onu yad bildi,

O necə yaddır ki, Füzuli onu ustad bildi?!

Muhammed Fuzuli dehası, ustadı Nizami Gencevi gibi asırlardır Azerbaycan şairlerinin yaratıcı yolunu aydınlatmış, her dönemde kendi edebi okulunun kapısını açık bırakmıştır. Şairin eserlerine olan ilgi ve ihtiyaç arttıkça, büyük mütefekkirin edebi şahsiyeti de edebiyatın sanatsal bir imgesine dönüşmüştür. Bu edebi ve sanatsal örneklerde, yazarların hayal gücünü besleyen ilk kaynaklar önemli bir rol oynamıştır. Günümüze kadar Muhammed Fuzuli imgesinin canlandırılmasına adanmış küçük ve büyük hacimli sanatsal örnekler, bu temel kaynaklara dayanılarak yazılmıştır. Ancak şairin imgesinin, dönemin sosyo-politik düşüncesi prizmasından aydınlatılması da yazarların hayal gücüne etki etmiştir.

Demek ki, Muhammed Füzulinin edebiyat tarihindeki ilk edebi portresine, büyük düşünürün kendi eserlerinde rastlıyoruz. Bu açıdan bakıldığında Muhammed Füzuli’nin eserleri, yazar portresiyle zengin bir külliyat oluşturur. 

Məndə Məcnundan füzun aşiqlik istedadı var,

Aşiqi sadiq mənəm, Məcnunun ancaq adı var…

diyen büyük şairin bu beyitinde dile gelen düşünce, bu bağlamda tüm eserlerinin en dolgun referansıdır. 

Akademisyen Kamal Abdulla, Azerbaycan edebiyatındaki Muhammed Füzuli olgusuyla ilgili olarak bu beyitin yorumunu şu şekilde verir: “O, ‘Məndə Məcnundan füzun aşiqlik istedadı var’ dizesiyle inancını ortaya koyar. Füzulinin kapısını çalıp soran yoktur: aşklık da bir yetenek midir? Veya bunlar ayrı ayrı kelimeler midir? Diğer taraftan, eğer gerçekten deli gibi sevmek, aşık olmak bir yetenekse, o zaman Məcnun’u bu yeteneğin ötesine çıkaran Füzulidir. Məcnun Füzulidir, Füzuli Məcnun’dur.” 

Kendisinden itibaren düzenli olarak incelenmeye, araştırılmaya ve yüceltilmeye başlanan Muhammed Füzuli’nin kişiliği ve eserleri, edebiyat tarihinin her döneminde, bilimde âlimler, lirik türde şairler, epik türde yazarlar ve dramatik türde ise dramacılar tarafından sürekli dikkatle incelenmiştir. 

Azerbaycan aşık edebiyatının önemli temsilcisi Aşık Alesger, Füzuli’yi Orta Doğu’nun klasiklerinde şöyle yüceltmiştir: 

Bir sazım var, yox pərdəsi, nə simi, 

Onu çalıb, kim tərpədər nə simi?! 

Firdovsi, Füzuli, Hafiz, Nəsimi – 

Onlar da yazdığı, ayə, məndədi.  Profesör ve Azerbaycan’ın önde gelen yazarlarından Mir Celal Paşayev, “Füzulinin sanatkarlığı” monografisiyle Füzuli bilimini pekiştiren önemli bir ismin, Füzuli’nin edebi şahsiyetini şu şekilde ifade eder: “Edebiyatımızda Füzuli lirikası yüksekliğine ulaşabilen ikinci bir şair tanımıyoruz. Güneşin sıcaklığına ihtiyaç duyan insanların manevi sıcaklık, renk ve ihtiyacını karşılayan, onları sözün gücüyle saflaştıran, yaşatan dehalar arasında M. Füzulinin de adı anılmaktadır.” Bu dahiyaneci bilimsel düşüncenin poetik onayı ise Azerbaycan Halk Şairi Bahtiyar Vahabzade’nin Muhammed Füzuli’ye adadığı “Şebi-Hicran” adlı şiirinin tüm sayfalarında duyulur, hissedilir ve okunur: 

Sən mənim ən böyük ustadım oldun, 

Ey ana yurdumun böyük şairi. 

Vətən göylərində güntək doğuldun, 

İşığın bürüdü qərinələri. 

Lalələr açıldı sinəndə qəmdən, 

Əməllər, arzular şairisən sən! 

Muhammed Füzuli’nin kişiliği ve eserleri, dünya çapında Azerbaycan Türkçesine adanmış bir anıt olarak kalacaktır! Azerbaycan edebiyatı tarihinin kurucusu Firidun bey Köçerlinin bu bağlamdaki Muhammed Füzuli hakkındaki görüşünü şu şekilde aktaralım: “Muhammed Füzuli yenilikçi bir şairdir, çünkü o, kendisinden önceki şairlerden ve kendi döneminin şairlerinden hiçbirini taklit etmemiştir. Aksine, Füzuli’den sonra gelen şairlerin çoğu, özellikle Azerbaycan şairleri, Füzuli’ye uyarak onun etkisini yıllarca eserlerinde gözlemleyeceklerdir. Türk diline can veren ve onu argo ve kötülüklerden temizleyip güzel ve saf bir çimen bahçesine dönüştüren Füzuli olmuştur.” Bu bilimsel düşüncenin anlamlı bir ifadesini ise Halk Şairi Sabir Rüstemhanlı’nın “Sağ ol, Ana dilim” şiirinde görürüz: 

Sağ ol, ana dilim, ana öyüdüm, 

Füzuli eşqindən divanə dilim! 

Unutulmaz Azerbaycan şairi Ali Kerim’in Muhammed Füzuli’ye adadığı şiirinde ise büyük şairin yaşamı ve yaratıcı felsefesi bir arada görülür: 

Dünya səni qocaltdı, yaşıdın olsun deyə, 

Gömüldü dərdin yerə, ucaldı ahın göyə. 

Füzuli’nin ölümsüz, ebedi yaşamış imajı, Azerbaycan şairlerinin, yazarlarının, dramacılarının (N. Refibeyli, A. Tude, R. Rza, Mirze İbrahimov, T. Bayram, H. Arif, X. R. Ulutürk, M. Şehriyar, M. M. Seyidzade, A. Kerim, C. Novruz, B. Vahabzade, H. Kürdoğlu, S. Rüstemhanlı vb.) eserlerinde her zaman milli renklerin bağlamında lider bir renk olarak yer almıştır. 

sonda, H. Araslı’nın Füzuli’nin kişiliğine ve yaratıcılığına duyduğu hassasiyeti yansıtan bir anekdoti Azerbaycan halkının Füzuli’ye duyduğu sevgiyi temsil eden bir olayla aktarmak istiyoruz: “1971 yılında Irak Cumhuriyeti’nde düzenlenen Azerbaycan kültürü haftasında Azerbaycan’ı temsil eden heyetin içinde yer alan, Doğu edebiyatının önemli temsilcisi ve Füzuli uzmanı Hamid Araslı da bulunuyordu. O, zamanında Füzuli’nin gezdiği yerleri adım adım gezmekten büyük keyif alıyordu… Biz Kerbela’da Füzuli’nin mezarı etrafında dönerek saygıyla durduk. Hamid Araslı, Füzuli’nin şiirlerini heyecanla okurken gözlerinden damla damla yaşlar süzüldü. Bu damlalar Füzuli’nin mezarına düşüyordu. Ben, Araslı’nın bu durumunu, çocuğun sevdiği dedesinin mezarının başında ona olan borcunu yerine getirme şekline benzetiyorum.”

Social media

Bize mesaj gönder

Scroll to Top