FUZULİ VE TÜRKİYE’DE HAKKINDA YAPILAN ÇALIŞMALAR

Prof. Dr. İsmet ÇETİN:


Aşkın iç dünyasını keşfe çalışıp ona âşık olan Fuzuli, insanı aşkın yücelteceği düşüncesini sihr-pervâz olarak kabul ettiği şiir diliyle aktarır. Kamal Abdulla’nın ifadesiyle; “Fuzuli’nin sevdiyi sevginin özü”dür. Yaşadığı dönemin kültür ve medeniyet iklimine vakıf olan Fuzuli, Türkçe âlem tasavvurunu Türk diliyle aktarır. Arap ve Fars iklimini yakından tanıyan Şair, Türkçe evren tasavvuru ve hayatı Fars ve Arap toplumuna kendi dilleriyle aktarır.  O, şiirleriyle uçsuz bucaksız âlemde doğan misali şiirleriyle kanat çırpar; “Ne hoştur âşiyândan dem-be-dem şehbâz pervâzı” diyerek bütün insanlığa seslenir.

Şiiri bir ilim olarak kabul eden Fuzuli,  onun insanı olgunlaşmasına bir işaret sayar, şiirin insanın mükemmelliğinin ifadesi olarak görür. O, sanatkâr kişiliği ile mükemmelliğe ulaşmış, kendi gibi düşünenleri de kendine rakip olanları da insan olarak görüp, davranışlarının insanî olduğunun idrakine varmış, onları bir tutmuş ve bir müneccim gibi geleceği yaşadığı dönemde tespit etmiş;  kendisinin her dilde anılacağını, bilineceğini söylemiş:

Bana kim ta’n eyler kim nasîhat ehl-i âlemden

Hoşem kim itibâr-ı aşk ile her dilde mezkûrum

Fuzuli, şair olmanın yanında dönemin ziyalı kişisi, mütefekkir ve münekkididir. O, döneminin bilgilerine vâkıf bir şahsiyettir. Yazdıklarında ve yaşadıklarında samimi ve cesurdur.  Hem hayatta iken hem vefatından sonra Hz. Ali ve ahfadına samimi olarak bağlanan, kapısından ayrılmayıp ayağında turab olan vefakâr ve fedakâr bir alp erendir.

Nizamî’den Nesimî’ye, Ali Şir Nevayî’den Hatayî’ye, Nedim’den Nef’i’ye, Şeyh Galib ve Şükrü Elçin’e; Molla Penah Vagıf’tan Sabir ve Ahmed Cavad ile Bahtiyar Vahapzade ve Hilmi Ziya Ülken’e uzanan Türk edebiyat yolculuğunda merkezî konumda olan Fuzuli, dönemini aşarak kendinden sonraki dönemlere de ışık olmuş.

Bahtiyar Vahapzade siyasi bölünmüşlükleri Fuzuli’nin birleştirdiğini;

“Burda böyük derdimiz yadıma düşdü menim;

Hele birlik görmemiş menim böyük Vetenim

Parçalanmış bir éli –

Böyük Azerbaycan’ı

Birleşdirdi Füzulî!”

mısralarıyla dillendirirken Şükrü Elçin Kırım’a uzanır ve su gibi akıp giden zaman içinde kaybedilen vatan toprağına, Stalin sürgün ve kırgınına ağıt yakar, Fuzuli’nin  Su Kasidesi’nden alınan bir beyitle şiiri sonlandırır:

Bahçesaray’da bir Gözyaşı Çeşmesi vardı Akyar mermerinden yapılmış,

Bu çeşme Kırım Giray’ın gönül ikliminde açan nilüferdi.

Zehirli rüzgârlar esti Akyar’ın bahtı üstüne,

Zülfü gece, yanağı gündüz gelinleri sardı peygamber yası.

Sen, Orhon’dan, İdil’den, Sakarya’yla Aras’tan gelen su;

Sen, besmeleyle abdest alanların şiiri Dilâra’m.

Ayvalık’ta Şükrü Elçin dert için gözyaşına şeydâdır,

Akmaz iken akar elbet suyun çeşme, geçer azme hâil zulmün korkusu.

Dest bûsi arzusiyle ölürsem dostlar,

Kûze eylen toprağım sunun anınla yâre su

Türk insanının zihin dünyasına taht kuran, toplumsal bellekte yer eden ve Türk kültür kodlarından biri olarak dönemleri aşan Fuzuli, Vahapzade’nin dediği gibi sadece Azerbaycan vatanının birlikteliğini sağlamamış, Türk dünyasının birlikteliğini sağlayan bir şahsiyet olarak Türk tarihindeki yerini almıştır.

Türk dünyasının kültürel birlikteliğinin ilk adımlarından sayılabilecek olan Bakü Türkoloji Kongresi’ne (26 Şubat – 6 Mart 1926) Türkiye’den Hüseyinzade Ali Bey ve İsmail Hikmet Ertaylan ile birlikte katılan Fuad Köprülü, “Türk Halklarında Edebî Dilin İnkişafı” bildirisiyle Türk toplulukları arasındaki dil birliğine dikkat çekmiş, Bektaşilik ve Fuzuli ile ilgili bildirileri okumuş ve aynı yıl Bakü’de “Azeri Edebiyatına Ait Tedkikler” adlı eseri yayınlanmıştır. Köprülü’nün bu alandaki çalışmaları, Türkiye’de de devam etmiştir.

Türkiye’de Köprülü ile başlayan Fuzuli çalışmaları yüz yılı aşkın zamandır devam etmektedir. Köprülü’nün Fuzuli: Hayatı ve Eseri (1924) adlı müstakil çalışmasından sonra birçok bilimsel araştırma, makale, kitap ve lisansüstü tez yapılmıştır.

Köprülü’nün çalışmasından sonra Fuzuli hakkında yapılan çalışmalardan bazıları şunladır: İbrahim Alâettin Gövsa, Fuzuli (1932); Mehmed Mihri, Ulu Türk Ulusunun Şanlı Şairi Fuzuli’nin Şerh ve Tefsirli Divanı (1987); Muallim Abdülbaki, Fuzuli (1932); Tahir Olgun, Fuzuli’ye Dair (1936); Süleyman Cafer Erkılıç,  Enis-ül-kalb (1944); Abdülbâki Gölpınarlı, Fuzuli, Sıhhat ve Maraz (1944);  Abdülkadir Karahan, Fuzuli’nin Mektupları (1948); Vasfi Mahir Kocatürk, Leylâ ile Mecnun (1943); Erzahlung “Benk u Bâde” (1943); Celil Özulus, Fuzuli (1948); Fikret Baha Berke,  Bugünkü Dille Fuzuli (1959);  Sofi Huri (Çev.), Fuzuli ve Leylâ ve Mecnun (1959); Zeynep Korkmaz- Selahattin Olcay, Kürkçüoğlu-Kemal Edîb (haz.), Beng ü Bâde (1956); Kemal Edîb Kürkçüoğlu (haz.), Fuzuli, Kırk Hadis Tercümesi (1951); Kemal Edîb Kürkçüoğlu (haz.), Rind ü Zâhid (1956); Hasibe Mazıoğlu, Fuzuli-Hâfız: İki Şair Arasında Bir Karşılaştırma (1956); Necmettin Halil Onan (haz.), Leyla ile Mecnun (1955); Ali Nihat Tarlan, Fuzuli’nin Farsça Divanı (Tercümesi) (1950); Nevzat Yesirgil  (haz.), Leylâ ve Mecnun (1958); Nevzat Yesirgil  (haz.), Fuzuli: Hayatı- Sanatı-Şiirleri (1955); Abay Dağlı, Fuzuli (Piyes) (1966); Abdülbâki Gölpınarlı (haz.) Fuzuli Dîvânı (1961); Salâhaddin Güngör, Fuzuli, Saadete Ermişlerin Bahçesi (Hadikatüssuada) (1968); Hasibe Mazıoğlu, Fuzuli, Farsça Divan (1961); Kemâl Peker, Sohbet-ül Esmar ve Fındık: Fuzuli’nin Meyvelerin Sohbeti’ne Ait 405 Yıllık Mesnevisi (1960); Cemil Yener, Fuzuli’nin Dünyası, (1966); M. Faruk Gürtunca, Ermişlerin Bahçesi: Hadikatü’s-Süeda: Kerbela Şehitlerinin Destanı (1979); Necmettin Hacıeminoğlu, Fuzuli (1972); Hüseyin Ayan, Leylâ vü Mecnûn (1981); Nahid Aybet, Fuzuli Dîvanı’nda Maddî Kültür (1989);  Şeyma Güngör, Hadikatü’s-sü’eda (1987); Ali Nihat Tarlan, Fuzuli Divanı Şerhi (1985); Namık Açıkgöz, Fuzuli (1998); Metin Akar, Su Kasidesi Şerhi (1994); Akyüz, Kenan [vd.] (haz.), Fuzuli Divanı (1990); Bayoğlu, Servet (haz.), Erenler Bahçesi (Hadîkatu’s-Su’adâ) (1996); Çalışkan, Adem (haz.), Fuzuli’nin Su Kasidesi ve Şerhi (1996); Pervin Çapan, Mesneviye Düşen Aşklar: Ali Şîr Nevâyî ve Fuzuli’nin Leylâ ve Mecnûnları (1999); , Hamide Demirel, The Poet Fuzuli: His Works, Study of His Turkish, Persian and Arabic Divans (1991); Muhammed Nur Doğan, Fuzuli: Hayatı-Sanatı-Eserleri (1998); Muhammed Nur Doğan, Fuzuli: Mecnun ve Leylâ Dilinden-Şiirler (1998); Muhammed Nur Doğan, Fuzuli’nin Poetikası (1979); Müslim Ergül, Fuzuli Hayatı, Sanatı ve Eserleri (1998); Nazım İbrahimov – Yaşar Garayev, Fuzuli: 500 (1996); Haluk İpekten, Fuzuli: Hayatı, Edebi Kişiliği ve Bazı Şiirlerinin Açıklamaları (1991); Muhsin Kalkışım, Fuzuli’nin Leylâ vü Mecnûn Tahkiye Unsurları (1998); Abdülkadir Karahan, Fuzuli: Muhiti, Hayatı ve Şahsiyeti (1995); Hasibe Mazıoğlu, Fuzuli ve Türkçe Divanından Seçmeler (1992); İskender Pala, Leylâ ile Mecnun, İstanbul (1998); İbrahim Şener, Kaside-i Bürde, Kaside-i Bür’e ve Su Kasidesi (Metin-Mukayese-Tahlil) (1995); Cemil Yener, Fuzuli: Yaşamı, Yeri Değeri, Dili ve Şiiri, Yapıtları ve Seçmeler: İnceleme (1991); Mehmet Kahraman, Leyla ve Mecnun Romanı: ‘Dastan-ı Leyli vü Mecnun’ (2000); Hüseyin Ayan, Rind ile Zahid (2000); Cem Dilçin, Fuzuli Divanı Üzerine Notlar (2001); Muhammed Nur Doğan, Leylâ ve Mecnûn: Metin, Düzyazıya Çeviri, Notlar ve Açıklamalar (2002); Sait Maden, Bugünün Diliyle Seçmeler: Fuzuli (2002); Ahmet Kabaklı, Çağlara Hükmedenler: Mevlana, Yunus Emre, Fuzuli, Erzurumlu İbra­him (2003); Cevdet Kudret, Divan Şiirinde Üç Büyükler -1 (2003); Mahmut Kaplan, Fuzuli – Hayatı Eserleri Şiiri (2021)

Yüz yıl içinde yüzlerce yayına konu olan Fuzuli ile ilgili ilk doktora çalışması Ali Nihat Tarlan nezaretinde Abdülkadir Karahan’nın Fuzuli: Muhiti, Hayatı ve Şahsiyeti (1944) adlı çalışmasıdır. Karahan’dan sonra doktora çalışmalardan bazıları şunlardır: Selim Refik Refioğlu, Fuzuli (1945); Hasibe Mazıoğlu,  Fuzuli-Hâfız: İki Şair Arasında Bir Karşılaştırma (1951); Hamide Demirel, A Study of the Poet Fuzuli with Special Reference to His Turkish, Persian and Arabic Divans (1970); Nejat Sefercioğlu, Fuzuli Divanı’nda Sevgilinin Fizikî Yapısı ile İlgili Özellikler (1981); Şeyma Güngör, Fuzuli’nin Hadikatu’s-su‘ada’sı (1985).

Bu isimlerden sonra, Fuzuli hakkında Türkiye’de Türk Dili ve Edebiyatı, Doğu Dilleri, Din Bilimleri,  Dilbilim ve Halkbilim alanında 54 lisansüstü çalışma yapılmıştır.

AlanıDrYLAdet
Doğu Dilleri123
Din Bilimleri  6
Dilbilim314
Halkbilim1 1
Türk Dili ve Edebiyatı103646
Toplam153954

Türkiye eğitim sisteminde, üniversitelerin Türk dili ve edebiyatı, Türk dili ve edebiyatı öğretmenliği, çağdaş Türk lehçeleri ve edebiyatları ile Türkçe öğretmenliği bölüm/bilim dalları ile sosyal bilimler alanlarında okutulan Fuzuli, bütün lise seviyesi edebiyat derslerinde de okutulmaktadır. Fuzuli, Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Tataristan, Türkmenistan ve Kazakistan ders kitaplarında Türk dünyasının ortak şahsiyeti olarak Türkiye’de 1910 yılından itibaren liselerde okutulmaya başlanmıştır. Fuat Köprülü’nün Türk Tarih-i Edebiyatı Dersleri (1910),  Türk Edebiyatı Tarihi (1926); İsmail Habib Sevük, Edebi Yeniliğimiz (1930); Agâh Sırrı Levend,  Edebiyat Tarihi Dersleri (1931); Vasfi Mahir Kocatürk, İzahlı Türkçe Metinler (1932); Orhan Rıza Aktunç,  Türk Edebiyatı Tarihi (1934); MEB. Türkçe Der Kitapları (1944-1945); Nihat Sami Banarlı, Metinlerle Edebi Bilgiler (1950) ve daha sonraki dönemlerde okutulan ders kitaplarında yer alan Fuzuli, edebiyat tarihi ve şiir bilgisi itibariyle okutulmaktadır.

Türk dünyasının hemen her alanında bilinen, eserleriyle yaşayan Fuzuli, Türk kültür ve edebiyat dünyasının dinamiklerindendir. Azerbaycan’da 1925’te yapılan Fuzuli’yi yılında Mirza Rahim Fenâ’nın şiiri, Fuzuli’yi anlatmak ve anlamak için örnektir.

Atıp könlün hakîkat âlemine istedin kâmın

Danışdın bir dil ile kim o dilde akl hayrândır

Kerâmet eyledin akvâm-ı Türke hoş-beyân bir dil

Ki her bir kelime onda câme-i pür-fazl u tibyândır

Lisân-ı Türkî ihyâ eyledin Îsâ-kerâmetsin

Seni cân-bahş kim söylerse doğru bu ne bühtândır

Fuzuli’nin kalır âsâr-ı bâğı tâ cihân bâğı

Fenâ yohdur kemâle her zamân her devr devrândır

Social media

Bize mesaj gönder

Scroll to Top