FUZULİ’NİN “LEYLA VE MECNUN” MESNEVİSİAZERBAYCAN EPİK ŞİİRİNİN ZİRVESİ

Prof. Dr. Ataemi MİRZEYEV:


Muhammed Fuzuli, klasik Azerbaycan edebiyatının gelişiminde önemli katkıları olan, lirik ve epik eserleriyle söz sanatımızı zenginleştiren, Azerbaycan dilinde yazdığı gazelleri ve Leyla ve Mecnun mesnevisiyle “nazm-ı nazik” (ince şiir) unvanını kazandıran, yeni bir edebi okulun temelini atan güçlü bir söz ustasıdır. 

Azerbaycan edebiyatı tarihinde, Farsça epik şiir XII. yüzyılda Nizami Gencevi’nin Hamsa’sıyla zirveye ulaşmışken, ana dilli epik şiir bu seviyeye ancak üç yüzyıl sonra, XVI. yüzyılda Fuzuli’nin Leyla ve Mecnun eseriyle ulaşabilmiştir. 

Fuzuli’nin Leyla ve Mecnun mesnevisinden önce hem Fars hem de Türk edebiyatında aynı adlı pek çok eser kaleme alınmıştır. Genel olarak edebiyatta öyle konular olmuştur ki bu konulara yönelmek, aynı konuda yeni bir eser yazmak adeta bir edebi yarışa dönüşmüştür. Ancak bu tür bir konuyu ele alarak farklı ve öne çıkan bir eser yazmak, her sanatçıdan özel bir yetenek istemekteydi. Bu nedenle, geleneksel konularda yazılan eserlerin bir kısmı nazire, bir kısmı tercüme-nazire, az bir kısmı ise seçkin ve akılda kalan sanat eserleri olarak tarihe geçmiştir. Bu bağlamda, Fuzuli’nin Leyla ve Mecnun mesnevisi dikkat çeker. 

Şairin bu konuyu ele alması, birkaç sebeple bağlantılıdır. Her şeyden önce, milli hassasiyetinden kaynaklanan bir yaklaşımla, “Rum zariflerinin” talebi üzerine yazmıştır: “Leyli-Məcnun əcəmdə çoxdur,

Ətrakdə ol fəsanə yoxdur”.

Geleneksel bir konuyu işleme nedeninin bu şekilde sunulması, Fuzuli üslubu için tesadüf değildir. Benzer bir format, şairin Hadikatü’s-Süeda ve Tercüme-i Hadis-i Erbain adlı eserlerinin yazılma gerekçelerinde de görülür. Ancak Fuzuli’nin Leyla ve Mecnun konusuna yönelmesinin tek sebebinin bu olmadığı kanaatindeyiz. Şair, daha önce bu konuda yazılan eserlerde bazı eksiklikler görmüş, aşk ve sevgiyle ilgili düşüncelerini yeni bir yorum ve farklı bir biçimde ifade etmek istediğinden, yeni bir Leyla ve Mecnun yazmaya karar vermiştir. 

Fuzuli, eserinde bu konuya daha önce yönelen büyük sanatçıların adını anarak işinin hiç de kolay olmadığını belirtir ve bu yolda Tanrı’dan yardım diler: 

“Ya Rəb, mədəd et ki, dərdməndəm,

Aşüftəvü zarü müstəməndəm!”

Fuzuli’nin Leyla ve Mecnun mesnevisi; hacmi, olayların gelişimi, eklenen bazı epizodlar, çıkarılarak değiştirilen kısımlar ve sufi-irfani içeriğiyle Nizami’nin aynı adlı eserinden ayrılmaktadır. 

“Leyla ve Mecnun”, olayların anlatımında kullanılan doğa tasvirleri, karakterlerin sunumundaki eşsiz metafor dizileri, karakterlerin iç dünyasının yansıtılması, konuşmalarının zenginliği ve çeşitliliği, betimlemeli ifade tarzı ile dikkat çeken benzersiz bir sanat eseridir. Örneğin, şu dizeler bile bunu anlamaya yeterlidir: 

“Leyli demə – cənnət içrə bir hur,

Məcnun demə – zülmət içrə bir nur.

Leyli demə – övci-hüsnə bir mah,

Məcnun demə – mülki-eşqə bir şah.

Leyli demə – bir yeganeyi-dəhr,

Məcnun demə – bir fəsaneyi-şəhr”.

Ana dilli mesnevilerde epik anlatım ile lirik sunum bir bütünlük içinde verilmiştir. Karakterlerin iç dünyalarını, duygularını, arzularını, özlemlerini, hüzünlerini, vatana, ana-babaya duyulan hasreti ve olayların iç dinamiğini açığa çıkarmak için bu mesnevilerde lirik şiir türlerine de yer verilmiştir. Bu yaklaşım, şüphesiz halk edebiyatı ve destancılık geleneğinden kaynaklanmaktadır. İlk ana dilli epik şiir örneklerimizde de görülen bu lirik sunumlar, Fuzuli’nin Leyla ve Mecnun mesnevisinde yeni bir biçim kazanmıştır. Ondan önceki ana dilli epik şiirlerimizde karakterlerin dilinden yalnızca gazel ve murabbeler kullanılırken, Fuzuli’nin Leyla ve Mecnun mesnevisinde gazel ve murabbelerin yanı sıra rubai ve kaside gibi diğer lirik şiir türleri de yer almıştır. 

Fuzuli’nin eserinde iki kaside, üç rubai, 24 gazel ve iki murabbe bulunur. Bu şiir türlerinin kullanımı da farklı bir biçimdedir. Örneğin, kahramanların his ve duyguları gazel ve murabbelerle ifade edilirken, farklı şiirsel amaçlar için rubai ve kaside türlerine başvurulmuştur. Mesnevideki gazeller, yalnızca baş karakterlerin ağzından değil, bir gazel de şairin dilinden, “Gazel-i Ustad” başlığı altında verilmiştir. 

Fuzuli’nin Leyla ve Mecnun mesnevisine kadar aruz vezninde yazılan tüm ana dilli mesnevilerde, gazel ve murabbe gibi lirik şiir türleri de aynı vezinde yazılırdı. Ancak Fuzuli, Leyla ve Mecnun’da geleneklere bağlı kalarak ana metni “Leyla-Mecnun hezeci” ile, lirik şiirleri ise farklı vezinlerde (remel, hezec, müctes, müzare) yazmıştır. Fuzuli’nin Leyla ve Mecnun mesnevisine karşılık XVII. yüzyılda yazılan Mesihi’nin Varka ve Gülşa adlı eserinde de bu gelenek sürdürülmüştür. 

Ana dilli epik şiir örneklerimizde bölüm başlıkları genellikle Farsça adlandırılmıştır. Fuzuli’nin mesnevi türündeki ilk deneyimi olan Beng ü Bade eserinde de bölüm başlıkları Farsçadır. Ancak ana dilli epik şiirde başlıkların adlandırılmasında Fuzuli’nin Leyla ve Mecnun mesnevisi öne çıkar. Eserdeki başlıklar, birbiriyle kafiyeli çift düz yazı cümlelerinden oluşur ve her bölümün içeriğini anlamaya yardımcı olur: 

“Bu, Leyliyə anası itab etdigidir və bəhari-vəslinə xəzan yetdigidir”, “Bu, Leylinin çırağla macərasıdır və ondan çareyi-dərdi-dil təmənnasıdır” ve s.

Bu başlıkların birinci cümlesi meselenin yüzeysel yönüne değinirken, ikinci cümlede ilk cümlenin sonucu, bir benzetme yoluyla açıklanır. Örneğin, birinci başlığa dikkat edelim. Başlıktan, yalnızca Leyla’nın annesinden azar ve kınama gördüğünü değil, aynı zamanda sevgililerin vuslat baharının hazanla yer değiştireceğini, ayrılık ve musibetlerle karşılaşacaklarını anlıyoruz. Mesihi’nin Varka ve Gülşa eserinde de bu tür başlıkların kullanılması, Fuzuli’nin etkisini yansıtır. 

Azerbaycan ana dilli epik şiirinin içerik, biçim, sanatsal düzenleme, ustalık ve ifade özellikleri açısından eşsiz bir sanat şaheseri olan Fuzuli’nin Leyla ve Mecnun mesnevisiyle ilgili bu küçük yazımızı, büyük düşünür Muhammed Emin Resulzade’nin şu isabetli sözüyle sonlandırmak istiyoruz: 

“Nizami, Mecnun’u şiirleştirmişse, Fuzuli şiiri mecnunlaştırmıştır!”  

Social media

Bize mesaj gönder

Scroll to Top