MUHAMMED FÜZULİ’NİN YARATICILIĞI VE İLK TÜRK EDEBİ KAYNAKLAR

Doç. Dr. Zehra Allahverdiyeva:


Büyük Azerbaycan şairi Muhammed Füzuli, Türkçeyi Doğu’da hâkim bir dil seviyesine yükseltmek için Asya bölgesinde yüzyıllar boyunca karşılıklı etkileşimle oluşan ve gelişen kültürel-edebi kaynaklardan, özellikle halkının folklor ve yazılı kaynaklarından fikir, dil ve üslup açısından ustalıkla faydalanmıştır. O, İslam kültürünün felsefi bakış açısını, ahlaki-etik değerlerini ve Arap şiir kurallarını, Türk düşüncesi, mantığı, dil unsurları ve üslup güzellikleriyle süsleyerek ortaçağ Doğu şiirinde eski Türk şiir geleneklerini başarıyla devam ettirmiştir.

“Hadîkatü’s-süedâ” eserinin girişinde, “Ey feyzi-resani arabü türkü acem! Kıldın arabi efsehi-ehli-alem. Etdin füsehayi-acemi İsa dem. Bən türk-zebandan iltifat eyleme kem” diyen şairin başlıca edebi kaynaklarından biri doğal olarak Türk halkının sözlü ve yazılı dil materyalleriydi.

Türklerin zengin folklor materyalleri ve tarihi kronikleri, özellikle Orhun-Yenisey Yazıtları, “Kitab-ı Dede Korkut” destanı, Balasagunlu Yusuf Has Hacib’in “Kutadgu Bilig” eseri, Mahmud Kaşgarlı’nın “Türkçenin büyük bir dil olduğunu göstermek ve Araplara öğretmek amacıyla yazılan” “Divanü Lügati’t-Türk” eseri, Ahmet Yesevi’nin “Divan-ı Hikmet”i, Ahmet Yükneki’nin “Atabetü’l-Hakayık”ı, belirli tarihi dönemlerde yazıya geçirilen “Oğuznameler” ve Türkçe yazan şairlerin eserlerinin dil ve üslup özellikleri, doğal olarak Muhammed Füzuli’nin yaratıcılığında önemli bir rol oynamıştır.

İslam-Doğu halklarının düşünce yapısında yüzyıllar boyunca yaşayan birçok değer, örneğin dünyanın geçiciliğiyle ilgili söylenmiş hikmetli sözler, Füzuli’nin yaratıcılığında evrensel bir anlam kazanır ve onu birey olarak maddi dünyanın ötesine taşır. Dikkat edildiğinde, Füzuli’nin eserlerinde fikir ve üslup açısından Türk kaynaklarından da beslendiği görülür. Örneğin, “Mal gelip geçer, dünyada iyilik kalır” (Türk atasözü), “Mala güvenen canını zelil eder” (Türk atasözü), “Bir yiğidin kara dağ kadar malı olsa, toplar biriktirir, ister ama nasibinden fazlasını yiyemez” veya “Ölüp mezara vardığında malın seninle gelmez, Mal derdine düşersin, hâlin ne olur?” gibi mal ve mülke bağlanmama fikri, Füzuli’nin eserlerinde orijinal felsefi içerik modifikasyonlarıyla yenilenir ve yüksek ahlaki bir değer olarak yüceltilir.

Muhammed Füzuli’nin gazel ve kasideleri ile mesnevilerinin dil özellikleri ve kelime hazinesi üç kültür tipinin – hem Arap-Fars şiirinin hem de Türk şiirinin geleneklerinin bir sentezidir. Şair, “Bazen Arapça yazdım ve Arap edebiyatının inceliklerini Arapça bilgiyle harmanladım. Bu benim için kolaydı çünkü Arapça benim bilim diliydi. Bazen de kalemimi Türkçe meydanında sürdüm ve Türkçenin zarif sözleriyle Türk asilzadelerine fayda sağladım. Bu da benim için zor olmadı çünkü Türkçe benim doğal dil zevkime uygundu,” diyerek Türkçeye olan ilgisini vurgular.

Onun Türkçesi, morfolojik, sentaktik ve leksik-poetik açıdan eski Türkçe eserlerle doğal benzerlikler taşımakla birlikte, aynı kökten gelen bir halkın dil materyalleriyle olan yakınlığı nedeniyle de özgündür.

Muhammed Füzuli’nin şiirlerinin ilk kaynaklarla sıkı bir bağlantısı, şiirinin dil yapısının temelini oluşturur. Şairin dehası, halkının söz dağarcığından, özellikle deyimlerinden aldığı ifadeleri ustalıkla işleyerek yeniden halka sunmasında yatar. Şair, “Kime ki, dust dedim çıxdı düşməni-canım, Kime ki, yar dedim оldu aqibət əğyar.” diyerek hiçbir zaman milli köklerinden kopmamış, Türklerin hem sözlü hem de yazılı kaynaklarından ustalıkla faydalanmıştır.

“Kitab-ı Dede Korkut” destanında “Karşı yatan kara dağ” teşbihindeki ünlülerin ardışıklığı ve -q, r, t- ünsüzlerinin fonetik tekrar yaratması dikkat çeker. Bu, Türk şiir sistemi için karakteristik bir özelliktir. Aynı özellik Yusuf Has Hacib’in “Kutadgu Bilig” eserindeki seçme Türkçe şiirlerde de görülür:

Öküş ögdi sansız sena bu tilin

Kılur men bayatka ayın hem yılın.

Yağız yir yaşıl kök yarattı kün ay

Karangku yarukluk çığay tut ya bay

(Bu dilimle ben aylar, yıllardır ki, Allah’a sayısız şükürler ediyorum. Kara toprağı, mavi gökyüzünü, güneşi ve ayı, karanlığı ve ışığı, yoksulu ve zengini O yarattı). Ya da: 

“Kara kılkı barça bolur kap kara

Kara kılma özni küdezü tura”

 “Kara halkın tabiatı kapkara olur, kendini kara (avam) yapma, dikkatli ol!” 

Türk şiir sistemi için karakteristik olan ve ritmik ölçüleri düzenleyen bu kurallar, Muhammed Füzuli’nin eserlerinde hem anlatı dilinde hem de diyaloglarda mükemmel şekilde korunmuştur. 

Füzuli, yarattığı beyitlerin anlam ve yapısında Türk halkının geleneklerinden kopmamıştır. Mecnun’un “Şəmmeyi-keyfiyyəti-halı” (hali ve hissiyatı) ve çölde oluşturduğu saf toplum, Necid Dağı’ndaki olaylar, tuzağa düşen bir ceylanı kurtarmak isteyen Mecnun’a avcının söyledikleri, babasıyla son görüşü ve benzeri olaylar, Füzuli’nin halkın yaşamına ve dertlerine ne kadar yakın olduğunu ve ana dilin inceliklerini sevgiyle şiirine nasıl taşıdığını açıkça gösterir. 

Mecnun’a babasının ölüm haberini getiren bir avcının uyarı ve öğüdüne bakalım: 

“Key, ardən  el içində ari!

 Vey naqis olan əyari-kari!

Yox səndə nişani-ar-u namus,

Əfsus ki, arsızsan, əfsus!

İnsaf deyil, sitəmdə israf,

İnsafsız olduğuna,insaf!

Dirilikdə atanı etmədin şad,

Bari qıl onu öləndə bir yad!

Can verdi məhəbbətində ol pir,

Yad eyləmədin, nədir bu təqsir?..”

Füzuli’nin yaratıcılığı, halk dilinin incelikleriyle damla damla yoğrulmuş, onun büyüleyici sanatı, geçmişte ve günümüzdeki tüm Türkçe kaynaklarla bağlantılı şekilde gelişmiştir.

Social media

Bize mesaj gönder

Scroll to Top