Doç. Dr. Ruhengiz Cümşüdlü:
Klasik Azerbaycan edebiyatının bir kolunu oluşturan Arap dilli Azerbaycan edebiyatının incelenmesi yönünde ilgi çekici ve değerli araştırmalar yapılmıştır. Azerbaycan-Türk, Arap ve Fars dillerinde eserler yazmış klasiklerin Arapça yarattığı şiir örnekleri arasında büyük Azerbaycan şairi Muhammed Fuzuli’nin Arapça şiirleri özel bir öneme sahiptir.
16. yüzyıl Azerbaycan edebiyatının dahi temsilcisi olan Muhammed Fuzuli, güçlü bir şair, yetenekli bir yazar ve seçkin bir düşünür olarak tanınmıştır. Üç dilde, çeşitli konu ve türlerde mükemmel sanat eserleri ortaya koyarak Doğu halklarının sözlü ve yazılı edebiyatının en büyük başarılarını sanatsal bir şekilde özetleyen Muhammed Fuzuli, Türk, Fars ve Arap kültürlerinin ortak ürünü ve yasal varisi olarak yükselmiştir.
Fuzuli’nin eserlerinin tarihsel ve coğrafi genişliği ve büyük sanatsal etkisi göz önüne alındığında, şairin Arapça eserleri önemli bir yer tutar. Özellikle, Azerbaycan ile Arap edebi ilişkilerinin incelenmesi bağlamında Fuzuli’nin Arapça eserlerinin araştırılması oldukça günceldir.
Bilindiği gibi, 7. yüzyıldan itibaren İslam’ın hızla yayılmasıyla birleşik bir devlet olarak güç kazanan Araplar, kısa bir süre içinde sınırlarını Çin’den İspanya’ya kadar genişletmişlerdir. Çeşitli sosyal, ekonomik ve kültürel gelişim yollarından geçmiş halkların geniş halifelik topraklarına katılarak İslam kültürüne dahil olması, onların gelecekteki kültürel gelişimlerini yüksek bir seviyede belirlemiştir.
Ortaçağ Doğu edebiyatı, genel İslam kültürü ve kutsal bir dil olan, Kur’an-ı Kerim’in indiği Arapça ile yakından bağlantılı olarak gelişmiştir. Bu durum, Arapçayı birçok Ortadoğu halkının edebiyatı için klasik bir dil haline getirmiştir. Bu bağlamda, ünlü şarkiyatçı A. Krımski, Arapçayı “tüm İslam dünyasının kutsal ve bilimsel niteliğe sahip organik bir parçası” olarak tanımlamış ve Ortaçağ Batı ve Orta Avrupa halklarının bilim ve kültür dili olarak kullanılan Latince ile karşılaştırmıştır.
Arapların fethettiği halklara sunduğu zengin kelime hazinesine sahip Arapçanın baskınlığı, başlangıçta milli dillerde edebiyatın oluşumunu ve gelişimini engellemiş olsa da, sonrasında bu ortak servet milli edebiyatların yükselişine güçlü bir katkı sağlamıştır.
İslam dinini kabul eden diğer halklar gibi, genel İslam kültürünün gelişim sürecinde aktif bir rol oynayan Azerbaycanlı yazar ve şairler, Arapçanın bilim dili olarak gelişmesinde ve büyük bir şiir dili haline gelmesinde önemli hizmetlerde bulunmuşlardır.
12. yüzyılda Hakanî Şirvanî, 13. yüzyılda Zülfikar Şirvanî, 14. yüzyılda Kazi Burhaneddin, 15. yüzyılda Hamidi ve İmadeddin Nesimi ve nihayet 16. yüzyılda Muhammed Fuzuli gibi seçkin Azerbaycan şairleri, bu görevlerin gerçekliğini Arapça yazdığı şiir örnekleriyle bir kez daha kanıtlamış ve Arap dilli Azerbaycan edebiyatına değerli sanat eserleri kazandırmışlardır.
Bu bağlamda, Fuzuli’nin Arapça kasidelerinin incelenmesi, Arap dilli Azerbaycan edebiyatının gelişim yönlerinin ve genel olarak Arapçanın Azerbaycan edebiyatında klasik dil olarak yansıma özelliklerinin izlenmesi açısından büyük önem taşımaktadır ve oldukça güncel bir konudur.
Tüm yaşamını Türkçe ve Arapça kültürlerin kesişim noktası olan Irak’ta geçiren Fuzuli, zamanın ve çevrenin sunduğu elverişli koşullar sayesinde üç dilde de eşit derecede serbest yazıp yaratma alışkanlığı kazanmıştı. Fuzuli, bu konuda Farsça kıtalarından birinde şöyle yazmıştır:
Mən gözəl bir süfrə açdım sözdən əhli-aləmə
Onda bir zövq artıran hər dürlü nemət düzmüşəm.
Süfrəmə hər bir qonaq gəlsə, xəcalət çəkmərəm.
Fərqi yox, ya türk gəlsin, ya ərəb, yaxud əcəm.
Kim gəlir-gəlsin, aparsın hər nə istər xatiri,
Qurtaran nemət deyil, süfrəmdən olmaz heç nə kəm.
Bu kıtada, edebi mirasının üç temel üzerinde yükseldiğini dile getiren Fuzuli, Türkçe divanının önsözünde de bunu vurgulamış ve aynı zamanda Arapça şiirlerinden bahsetmiştir: “Her ne kadar Arap’ta, Acem’de ve Türk’te yetkin kişiler çoksa da, senin gibi dilde ve şiir ile nesir sanatında üstün biri yoktur.”
Bu önsözde şair, Arapça recez türünde şiirler yazdığını açıkça ifade etmektedir. Fuzuli, Farsça divanının önsözünde de Arapça şiirlerinden söz etmiş ve şunları dile getirmiştir:
“Zaman zaman Arapça şiirler yazdım ve Arap edebiyatçılarının çeşitli manzumelerle keyiflenmesini sağladım. Bu benim için zor değildi çünkü bilimsel tartışma dilim Arapçaydı.”
Dillere hâkimiyetiyle bilinen Fuzuli, Arapça şiirlerini, geniş yaratıcılık dünyasının bir parçası olarak görmüş ve bu şiirleriyle Arap edebiyatçılarını memnun ettiği için gurur duymuştur.
Fuzuli’nin Arapça kasideleri, 1929 yılında ünlü şarkiyatçı akademisyen Y. Bertels tarafından St. Petersburg’daki Asya Müzesi’nde, M. Vereşagin’in bağışladığı ve 1589 yılında yazılmış Fuzuli külliyatının eksiksiz bir nüshasında keşfedilmiş ve bilimsel analize tabi tutulmuştur. Bertels’in “Fuzuli’nin Arapça Şiirleri” adlı makalesi, Fuzuli araştırmalarında büyük bir öneme sahiptir. Bu makalede, Bertels, şairin “üçüncü şiir dilinin” varlığından bahseden tezkirelerdeki parçalı bilgileri bilimsel olarak doğrulamıştır.
Fuzuli’nin Arapça kasideleri toplam 460 beyitten oluşmaktadır. Bu kasidelerden 11’i tamdır, biri ise sadece 7 beyitlik bir fragman niteliğindedir. Farklı uzunluklarda olan kasidelerin en büyüğü 62, en küçüğü ise 21 beyittir. Bu şiirler, ilk kez 1958’de Fuzuli’nin Matlaü’l-İtikad adlı eseriyle birlikte St. Petersburg nüshasına dayanarak akademisyen H. Araslı tarafından Bakü’de yayımlanmıştır. Daha sonra, 1987’de Iraklı Fuzuli araştırmacısı M.M. Bayat, Bağdat’ta yayımlanan Saut el-İttihad (Birlik Sesi) dergisinin 44. sayısında, Fuzuli’nin Arapça kasidelerinin doğru okuma varyantlarına dair bir makale yayımlamıştır.
1994 yılında ise Bağdat’ta Irak-Türkmen yazarı ve edebiyatçısı A. Benderoğlu tarafından bir dizi düzeltmeyle bu kasideler yeniden yayımlanmıştır.
Fuzuli’nin Arapça şiirleri, şairin edebi yaratıcılık yönünü belirleyen unsurlardan biri olmasına rağmen, bu şiirler şairin genel yaratıcılığından ayrı olarak incelenemez. Şairin diğer eserlerinden referanslarla, bu kasidelerle ifade ettiği fikir ve görüşler daha derinlemesine analiz edilmelidir.
Özellikle Fuzuli’nin Türkçe ve Farsça divanlarında, Leyla ve Mecnun mesnevisinde ve mülemma şiirlerinde Arapça dizelere de yer verdiği unutulmamalıdır.
Fuzuli’nin Arapça şiirleri, ideolojik içeriği ve sanatsal mükemmelliği açısından onun edebi mirasının ayrılmaz bir parçasıdır. Şair, bu kasidelerde felsefi-dervişane görüşlerini, etik-estetik değerlendirmelerini ve aşk kavramını ifade etmiştir.
Bu şiirlerde dikkat çeken bir diğer nokta, Fuzuli’nin güçlü realizmi ile yüce aşk ve güzellik temalarının tezat oluşturmasıdır. Şair, döneminin ahlaki buhranlarını tasvir ederken ne kadar realistse, aşk ve güzelliğin kutsallığını överken bir o kadar romantiktir.
Fuzuli’nin Arapça şiirleri, klasik Azerbaycan edebiyatının ve Arap dilli edebi düşüncenin seçkin örnekleri olarak büyük değer ve önem taşımaktadır.