
Prof. Dr. Eynulla Medetli:
Azerbaycan’ın ulusal lideri Heydar Aliyev’in parlak kişiliği, bilge devlet adamlığı politikası, maharetli yönetim tecrübesi, zengin siyasi mirası ve gelecek nesillere aktardığı siyasetin vârislik geleneği, sadece ülkemizde değil, yakın ve uzak yabancı ülkelerde de politolojik araştırmalar için güncel konulardandır. Bu bağlamda, “Bir Millet, İki Devlet” formülü özel bir yer tutar. Çünkü bu fikrin derinliği, genişliği ve siyasi-ideolojik-felsefi anlamı oldukça kapsamlıdır. Heydar Aliyev gibi özlü bir şekilde hiç kimse iki kardeş devletin birlik stratejisini bu kadar net ifade edememiştir. Burada Azerbaycan-Türkiye birliğinin merkezi bir yer tutması hiç de tesadüf değildir.
İşte bu gibi yüksek seviyeli noktalar nedeniyle, Heydar Aliyev’in siyasi mirasına olan ilgi yıllar geçtikçe daha da artmaktadır. Özellikle Türk halkları arasında Heydar Aliyev’in şöhreti ve nüfuzu her zaman dikkat çekici olmuştur. SSCB hükümetinin liderliğindeki yüksek makamlarında görev yaparken üstlendiği ölçülemez işler, hayata geçirdiği projeler, güçlü iradesi ve karizmatik kişiliği sayesinde halkın genel saygısını kazanmıştı. Bu nedenle, Ulu Önder’in faaliyetlerinin bazı noktalarına tekrar tekrar değinmek, teorik ve pratik siyasi açıdan faydalıdır.
1990’ların başında derin bir buhrana sürüklenmiş, parçalanma ve bağımsızlığını kaybetme eşiğinde olan, ekonomik-siyasi ve manevi çöküş yaşayan Azerbaycan Cumhuriyeti’ni felaketten kurtaran, istikrar ve kalkınma yoluna yönlendiren, önce komşu ülkelerle ardından dünyanın önde gelen güçleriyle milli çıkarlar temelinde ilişkiler kuran Heydar Aliyev’in kurtarıcı misyonu ve halkı birleştirip peşinden sürükleyebilme yeteneği, birçok ülke için gerçek bir ustalık dersi olmuştur.
22 Temmuz 1990’da memleketi Nahçıvan’a geldikten kısa bir süre sonra, Nahçıvan seçmenleri Azerbaycan yönetiminin ve yerel yetkililerin baskısına rağmen, hiçbir resmi görevi ve ayrıcalığı olmayan emekli Heydar Aliyev’i hem Azerbaycan Cumhuriyeti Yüksek Sovyeti’ne hem de Nahçıvan Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Yüksek Sovyeti’ne milletvekili seçerek büyük bir kurtuluş misyonunun önünü açtılar.
Ermenistan’ın Azerbaycan’a ve Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’ne silahlı saldırıları sürerken, aynı zamanda Azerbaycan’ın merkezi hükümetinin Nahçıvan’a ve Nahçıvanlılara yönelik haksız baskıları devam ederken, 3 Eylül 1991’de Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti Yüksek Meclisi milletvekillerinin oybirliğiyle kararı ve özerk cumhuriyet halkının ısrarlı talepleri üzerine Heydar Aliyev, Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti Yüksek Meclisi Başkanlığı görevini kabul etti. Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti Yüksek Meclisi Başkanı seçildikten sonra, kardeş Türkiye Cumhuriyeti ile ilişkilere büyük önem veren Heydar Aliyev’in girişimiyle, Nahçıvan’ı ve dolayısıyla Azerbaycan’ı Türkiye’ye bağlayan Aras Nehri üzerinde “Ümit Köprüsü”nün inşasına başlandı.
Öncelikle vurgulamak gerekir ki, temeli 29 Ekim 1991’de—Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluş Günü’nde—atılan bu köprü, 28 Mayıs 1992’de Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Bağımsızlık Günü’nde artık “Vuslat Köprüsü” adıyla Heydar Aliyev ve Türkiye hükümetinin başkanı Süleyman Demirel’in katılımıyla törenle açıldı. Bu açılış, Azerbaycan-Türkiye ilişkilerinde yeni bir dönemin de temelini attı.
Heydar Aliyev, öncelikle Nahçıvan’ı ablukadan kurtarmak için kardeş Türkiye Cumhuriyeti ile ilişkilerin kurulmasına büyük önem veriyordu. Heydar Aliyev’in Türkiye Cumhuriyeti’ne yaptığı ziyaretler, devlet ve hükümet başkanlarıyla görüşmeleri ve müzakereleri sonucunda, Ermenistan tarafından ablukaya alınan Nahçıvan’a yollar açıldı ve halk açlık ve soğuktan korundu. Özellikle belirtmek gerekir ki, 22-25 Mart 1992 tarihleri arasında Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin davetiyle Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti Yüksek Meclisi Başkanı Heydar Aliyev Türkiye’de resmi bir ziyarette bulundu. Ankara’da Heydar Aliyev’i Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Turgut Özal kabul etti. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Süleyman Demirel ile Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti Yüksek Meclisi Başkanı Heydar Aliyev arasında karşılıklı ilişkilerin daha da geliştirilmesi ve güçlendirilmesi konuları görüşüldü. Heydar Aliyev’in Türkiye’nin Başbakanı ve daha sonra Cumhurbaşkanı olan Süleyman Demirel ile kurduğu sağlam dostluk ve kardeşlik bağları sayesinde, 24 Mart 1992’de Ankara’da “Azerbaycan’a Bağlı Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti Arasında İşbirliği Protokolü” imzalandı.
Bu protokolle, hayati önem taşıyan gıda maddeleri ve tarım için gerekli malzemelerin gönderilmesinin yanı sıra, her yıl 100 Nahçıvanlı gencin Türkiye’nin yükseköğretim kurumlarında eğitim alması da karara bağlandı. 5 Ekim 1992’de Heydar Aliyev, Türkiye’ye eğitim için gönderilen 75 Nahçıvanlı gençle Özerk Cumhuriyet Yüksek Meclisi’nde yaptığı görüşmede, kardeş Türkiye’ye olan sevgi ve saygısını dile getirerek şunları söyledi:
“Bizim dilimiz birdir. Biz Nahçıvan’da da Türk’üz. Ancak Türkiye’nin Türkçesi var, Azerbaycan’da Azerbaycan Türkçesi var. Bunların belli farklılıkları var. Biz inanıyoruz ki, gençlerimiz orada Türk dilini derinlemesine öğrenecekler.”
Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti Yüksek Meclisi Başkanı Heydar Aliyev, Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ebülfez Elçibey ile birlikte, Nisan 1993’te Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın Ankara ve İstanbul’da düzenlenen anma törenlerine katıldı. Ankara’da bulunduğu sırada Heydar Aliyev, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün ve Azerbaycan Halk Cumhuriyeti Milli Şurası Başkanı Mehmet Emin Resulzade’nin mezarlarına çelenk bıraktı.
Özellikle belirtmek gerekir ki, Heydar Aliyev’in Haziran 1993’te Azerbaycan Cumhuriyeti’nde iktidara dönüşünden sonra, Azerbaycan’ın uluslararası ilişkiler sisteminde hak ettiği yeri almasında ve dünya siyasetine entegrasyonunda, ülkemizin siyasi-ekonomik, bilimsel-teknolojik, kültürel-manevi çıkarlarının şekillendirilip hayata geçirilmesinde attığı önemli adımlar arasında, kardeş Türkiye Cumhuriyeti ile ilişkilerin daha yüksek seviyede ve güvenilir temeller üzerine kurulması başlıca yer tuttu.
Heydar Aliyev, ülkemizin Türkiye ile ilişkilere ne kadar büyük önem verdiğini ilk günlerden itibaren vurgulayarak şöyle diyordu:
“Bizim ülkelerimiz—Türkiye Cumhuriyeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti—dost ve kardeş ülkelerdir. Halklarımızın birliği, kardeşliği ve dostluğu asırlardan beri süregelmiş ve bugün yeni bir aşamaya ulaşmıştır. Şimdi Azerbaycan Cumhuriyeti bağımsız bir devlettir ve bağımsız bir devlet olarak kendi ülkesinin, halkının, servetlerinin sahibidir. Azerbaycan Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını dünya ülkeleri arasında ilk tanıyan Türkiye olmuştur. Bu, o dönemde Azerbaycan’ın dünya devletleri tarafından tanınmasında çok büyük bir adımdı.”
Cumhurbaşkanı Heydar Aliyev’in 8-11 Şubat 1994 tarihlerinde Türkiye Cumhuriyeti’ne yaptığı resmi ziyaret, ülkelerimizin karşılıklı ilişkilerinin tamamen yeni bir mecrada ve nitelikte kurulup gelişmesine zemin hazırladı. Elbette, bundan önce de Azerbaycan bağımsızlığını ilan ettiği andan itibaren kardeş Türkiye, ülkemize yardımlarını esirgememişti. O zor yıllarda Türkiye devletinin ve halkının gösterdiği yardımlar oldukça değerliydi, Nahçıvanlılar için ise hayati önem taşıyordu. Ancak, aynı zamanda ülkelerimiz arasındaki devletlerarası ilişkilerde düzensizlik, tutarsızlık ve duygusal yaklaşımlar daha fazlaydı. Cumhurbaşkanı Heydar Aliyev, bu ilişkileri tamamen yeni bir siyasi-ekonomik ve manevi düzleme taşıdı.
Bu ziyaret sırasında Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki konuşmasında Cumhurbaşkanı Heydar Aliyev şöyle dedi:
“Biz kökü bir olan halkız. Tarihimiz birdir, dilimiz birdir, dinimiz birdir. Asırlar boyunca halklarımız birbirine benzeyen veya az farklılık gösteren geleneklerini, kültürünü ve bilimini koruyup geliştirmiştir. Asırlar boyunca halklarımız bir olmuş, omuz omuza vermiş, Azerbaycan ile Türkiye arasındaki ilişkileri dostluk, kardeşlik ilişkileri olarak adlandırmışlardır. Bu ilişkiler, bir halktan, bir kökten gelen halkların ilişkileridir. Bu, geçmişte de böyle olmuştur ve ilişki kuramadığımız zamanlarda da kalbimizde hep böyle kalmıştır, şimdi de öyle kalacaktır. Bu nedenle tarihimiz, milli köklerimiz, geleneklerimizin hepsi bizi birbirimize sıkı sıkıya bağlamıştır. Asırlar boyunca tarihin her aşamasında bizi birbirimizden ayırmaya çok çalıştılar, ama başaramadılar. İşte bu yüzden, bundan sonra da hiçbir güç bizi birbirimizden ayıramayacaktır.”
Bu tarihi değerlendirmeyi, aynı yılın 19 Ekim’inde Türk devletlerinin liderlerinin Zirve Toplantısı’nda kabul edilen “İstanbul Bildirisi”nin imza töreninde Heydar Aliyev daha da geliştirerek vurguladı:
“Biz bir kökteniz, biz tek dilli halklarız. Milli geleneklerimiz çok yakındır, birbirine benzer. Bu nedenle, bunların hepsi halklarımız henüz bağımsız olmadığımız zamanlarda bile birbirimizden ayırmadı, birbirimize bağladı. Şimdi ise halklarımız bağımsızlıklarını kazandıktan, bağımsız devletler olarak dünyada tanındıktan sonra, tarihi gelenekler temelinde, bu temel üzerinde ilerlemeliyiz.”
Burada Heydar Aliyev’in diğer Türk devletlerine de açık mesajlar verdiği görülmektedir.
Cumhurbaşkanı Heydar Aliyev’in 5-8 Mayıs 1997 tarihlerinde Türkiye Cumhuriyeti’ne yaptığı bir sonraki resmi ziyaret, kapsamı, gerçekleştirilen görüşmelerin yoğunluğu, tartışılan konuların ve imzalanan belgelerin önemiyle, karşılıklı ilişkilerde atılan temelin ne kadar sağlam ve güvenilir olduğunu bir kez daha teyit etti. 5 Mayıs’ta Azerbaycan Cumhurbaşkanı Heydar Aliyev’e Türkiye Cumhuriyeti’nin “Devlet Nişanı”nın takdim töreninde konuşan Ulu Önder şöyle dedi:
“Ben bu sözleri söylemiştim, bugün bir kez daha tekrar ediyorum: Biz bir milletiz, iki devletiz. Bir millet olan bir devletin başkanının diğer devletin yüksek nişanını alması büyük bir şereftir.”
Türkiye’de de ifade edildiği gibi, Heydar Aliyev’in “Bir Millet, İki Devlet” tezi, milli-manevi değerlerimizin tarihsel ortaklığını, halklarımızın kültürünün, sanatının, müziğinin ve genel olarak manevi dünyasının birbiriyle doğal-tarihsel bağlantısını yansıtır. Dikkate alınmalıdır ki, Ulu Önder “Azerbaycan ile Türkiye ‘Bir Millet, İki Devlet’tir” derken sadece etnik olarak Türkleri değil, bütünüyle Azerbaycan halkını, onun tüm etnik bileşenlerini ve manzarasını kapsayarak bir millet olarak kastetmiştir. Şüphesiz ki, Mustafa Kemal Atatürk de zamanında “Ne mutlu Türk’üm diyene!” ifadesiyle tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını ve kendini Türk olarak gören herkesi kastetmişti.
Bağımsız devletçiliğimizi sağlam temeller üzerine inşa ederken, Heydar Aliyev aynı zamanda “Azerbaycanlık” fikrini de devlet düzeyine taşıyarak onu milli bir ideolojiye dönüştürdü. Ancak Heydar Aliyev’in ortaya attığı Azerbaycanlık ideolojisi, hiçbir şekilde Türklük aidiyetini reddetmiyor, aksine Türklüğün farklı coğrafi-siyasi alanlarda kendine özgü milli formda, Vatan ve milli devlet düzleminde yeni bir görünümünü ortaya koyuyordu.
Ulu Önder’in vefatından sonra Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, tüm alanlarda olduğu gibi, kardeş Türkiye ile ilişkilerde de Heydar Aliyev’in politikasını yaratıcı bir şekilde sürdürdü ve “Bir Millet, İki Devlet” formülünü devletlerimizin ve halklarımızın karşılıklı ilişkilerinin stratejisine dönüştürdü. Bu formül, hem bölgemizde hem de uluslararası çerçevede Azerbaycan-Türkiye ilişkilerinin işlevsel ve etkili anahtarı olarak her geçen gün daha da güncellendi, devlet politikası olmanın yanı sıra, kardeş halklarımızın ruh ve gönül birliği politikası olarak da zenginleşti, ülkelerimizin ekonomik, ticari, kültürel, askeri-siyasi ilişkileriyle daha da güçlendi ve yeni bir nitelik kazandı. Bu formül, aynı zamanda Türk devletlerinin ve toplumlarının birbirine yakınlaşmasını sağlayan bir çekim merkezi haline geldi.
3 Ekim 2009 tarihinde Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in girişimiyle Nahçıvan şehrinde Azerbaycan, Türkiye, Kazakistan ve Kırgızistan’ın devlet başkanları Zirve Toplantısı düzenleyerek Türk Dilli Devletler İşbirliği Konseyi’ni (Türk Keneşi) kurdu. Bundan sonra düzenli olarak gerçekleştirilen Zirve Toplantıları, Türk devletlerinin işbirliğinin gelişmesine önemli katkı sağladı. 15 Ekim 2019’da Bakü’de düzenlenen VII. Zirve Toplantısı, Heydar Aliyev’in fikirlerinin somut bir tezahürüne dönüştü. Özbekistan’ın da Türk Keneşi’ne tam üye olarak katıldığı bu toplantıda, Türk devletlerinin birbirine yakınlaşması ve ortak çıkarlar doğrultusunda işbirliği formlarının genişletilmesinde, on yıl önce Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in girişimiyle imzalanan Nahçıvan Anlaşması’nın önemli rol oynadığı vurgulandı.
27 Eylül 2020’de, işgalci Ermenistan silahlı kuvvetlerine karşı Azerbaycan’ın Vatan Savaşı’nın ilk saatlerinde, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’i arayarak kardeş ülkenin desteğini ifade etti ve her zaman olduğu gibi, böyle kader belirleyici bir anda da Türkiye’nin Azerbaycan’ın yanında olduğunu vurguladı. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, 5 Ekim 2020’de TRT Haber’e verdiği röportajda bu desteği yüksek değerlendirerek şunları söyledi:
“Bizim kardeşliğimiz ebedidir ve bizim kardeşliğimiz tüm sınavlardan geçmiştir. Bilirsiniz ki, Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkiler dünya ülkeleri için örnektir… Bugün dünya ölçeğinde Türkiye ve Azerbaycan kadar birbirine yakın olan ikinci bir ülke yoktur ve bu sadece bir söz değildir. Bu, yürekten gelen duygulardır. Bizim birliğimiz tarihimize, ortak etnik köklerimize, dilimize, dinimize, kardeşliğimize dayanır. Aziz kardeşim Tayyip Bey ile tarihi hizmetimiz şudur ki, çok güçlü bir temel üzerinde modern Türkiye-Azerbaycan birliğini yarattık. Biz birbirimizden ayrı değiliz, birlikteyiz. Bu olaylar bir kez daha gösterdi ki, bizi en çok destekleyen, ilk destekleyen Türkiye oldu, tereddütsüz ve kesin bir şekilde. Türkiye Cumhurbaşkanı’nın çok cesur ve net açıklamaları, birçok ülkeye örnek oldu.”
2020 yılının Temmuz ayında Ermenistan’ın yeni saldırısına karşı Azerbaycan’ın gerçekleştirdiği karşı taarruz operasyonları sırasında kardeş Türkiye’nin siyasi-askeri liderliğinin “Türkiye Cumhuriyeti tüm imkanlarıyla Azerbaycan’ın yanındadır” mesajı, gerçek kardeşliğin bir örneğiydi.
Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Vatan Savaşı’nın ilk haftasında, 5 Ekim’de Türkiye’nin TRT kanalına verdiği röportajda vurguladı ki, Ulu Önder Heydar Aliyev’in “Bir Millet, İki Devlet” sözü şimdi tüm Türkiye ve Azerbaycan için bir ışık yoludur.
Bilindiği gibi, Azerbaycan Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki ekonomik, siyasi, askeri, manevi işbirliği giderek derinleşmekte ve Azerbaycan’ın Vatan Savaşı’ndan sonra bu işbirliği yeni bir içerikle—stratejik müttefiklikle—daha da yenilmez hale gelmiştir.
Azerbaycan’ın işgalci Ermenistan üzerindeki tarihi zaferinden sonra, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Azerbaycan’a yaptığı ziyaret ve Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Şuşa şehrine seyahati, 15 Haziran 2021 tarihinde iki kardeş ülke arasında “Müttefiklik İlişkileri Hakkında Şuşa Bildirisi”nin imzalanması, şimdiye kadar Azerbaycan Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında imzalanan belgelerin zirvesi oldu. Şuşa Bildirisi, tarihi Kars Antlaşması’nın (13 Ekim 1921) imzalanmasından tam 100 yıl sonra Azerbaycan-Türkiye ilişkilerinde niteliksel olarak yeni bir dönemin başladığını ortaya koydu ve Heydar Aliyev’in “Bir Millet, İki Devlet” formülünün gerçek gücünü gösterdi.